Birçok kişi taraflı ve yerel vatanseverlik taslayıp, Bulgaristan’ın Kuzey Karadeniz kıyılarını daha aristokratik olarak tanımlıyor. Burada daha 60.yıllarda farklı mimari yapısıyla Albena tatil köyü açılır, Rusalka ve Zlatni Pyasatsi (Altın kum) sayfiyeleri Karadenizin Kuzey sahillerinde ziyaretçileri büyüler. Şehir deniz manzaralari lisetesinde Karadeniz’in incisi-Varna kentinin yeri de bir başka. Kuzey sahiller daha çok ziyaretçi celbedip, memnun kalmalarını sağlamak için turistlere hizmet çeşitliliği sunmaya özen gösteriyor. Balçık, hem sanatkarlar ve artist ruhunu taşıyanların, hem de seçkin tatlara ve beklentilere cevap bulmak isteyenlerin rağbet ettiği adres olmuştur. Denizin sonsuz mavi ufuklarını da bu manzaraya katacak olursa, geçen asrın 20. yıllarında Romanya Kraliçesi Mariya’nın neden bu “cennetten bir parça” toprağı yazlık için seçtiğini anlarız.
© Fotoğraf: arşiv
Balçık sahillerinde muazzam bir parkla çevrili gerçek bir saray çıkar ortaya. İçinde birçok tesisin bulunduğu kompleks ortaya çıkan yapıda, postane, garajlar, hatta küçük bir askeri bölük dahi varmış. Bugün bu mimari eser “Dvoretsa-Saray” adını taşıyor. Bahçesinde bulunan Botanik Parkla beraber “Bulgaristan’ın Ulusal Yüz Turstik Yeri” listesindeki önemini kazanıyor.
© Fotoğraf: arşiv
“Dvoretsa” Kültür Merkezi Müdürü doktor İvelina Radilova, Romen Kraliçesinin yazlığındaki geziye eşlik ediyor:
© Fotoğraf: wikipedia.org
“Bugün Kraliçe Mariya Sarayı sadece Kuzey Karadeniz kıyılarında değil, Bulgaristan’da da en önemli tarihi ve turistik mekanlardan biridir. Çok iyi korunmuş yapıya sahip. En enteresan yerlerden biri Kraliyet yazlığı. “Tihoto gnezdo- sessiz yuva” adını taşıyan yazlık villa, kraliçenin özel yaz rezidansıymış. Bugün bu konutta sarayın geçmişini izleyen sergi var. Evin salonu, yatak odası, banyosu da aslına has korunmuş ve müze olarak ziyaretçilerden görülebilir. Sarayın bir başka enteresan yapısı da “Stela Maris” adlı kilise. Bugün burası faal olan bir ortodoks kilise. Bina, Kıbrıs’ta bulunan 15. asır eseri bir binanın kopyası. Kraliçe çok beğenmiş bu yapıyı ve aynısının kopisini sarayına yapılmasını istemiş. Kapının bir tarafında kraliçenin resmi, öteki tarafında kızı-Prenses İliyana’nın resmi var.
Balçık Sarayında ayrıca minare de Karadeniz’in suları kenarında bahçeden yükseliyor”.
Kompleks bölgesinde ilginç mimariye sahip başka yapılar da var. Radilova, bazı binalarının pratik uygulanışı var iken, bazıları sadece güzellik için yapılmış.
“Sarayın bahçeleri de muazzam. Zamanında onlar peyzaj sanat eseriymiş. 1955 yılında saray Bulgar devletinin eline geçince, bahçelerinde Sofya Üniversitesinden botanik bilimciler çalışır ve yeni, yeni çiçek ve bitki cinsleri yetiştirir. Ekzotik ve yerli çiçekler çoğalır. Dvoretsa Sarayı Balçık’ta coğrafi konumu ve bulunduğu yer olarak da üthiş bir titizlikle seçilmiş.
© Fotoğraf: arşiv
Yapılar, dik arazi üzerine kurulduğu için, toprak teraslar halinde kazılmış. Kraliçe Mariya farklı teraslara farklı adlar veriyormuş. Sukuneti sever kraliçe, parkın doğu kesminde deniz boyunca uzanan yere “Gestiman bahçesi” demiş. İsrailde Gestiman bahçesinin taş duvarlarına benzettiği bu yeri öyle adlandırmış. Bir diğer bahçe ise “Tanrının Bahçesi” adını taşımakta.Kraliçe Mariya bu bahçenin öyle güzel olmasını istermiş ki, Tanrı bile inse, güzelliği karşısında büyülenir, dermiş.
© Fotoğraf: arşiv
Rezidansın başka özel yerleri de var:
“Sarayda birçok taş taht var. Beş, altı taht bulunmakta. Ayrıca kraliçe başka koleksiyonlar toplarmış. Birçok küçük objeler, Moldova’dan getirilen küçük taş haçlar ve başka işlemeli elementler bulunuyor.Dev resimli çömlekler de bahçe içinde bulunmakta.
Balçık’ta deniz tatilinizden bir gün ayırıp, Sarayı gezin, ya da ilkbahar veya sonbaharda özel bir turist gezisi düzenleyin ! Dvoretsa sizi her zaman yeni birşeylerle şaşırtacaktır. Saray tesisi içinden bazı villalar otele dönüştürüldü, siz de orada kalıp, kendinizi saraylı gibi hissedebilirsiniz.
Türkçesi: Sevda Dükkancı
1889 yılında Bulgar Prensi Ferdinand, sarayın salonlarında Bulgar ve tropik kuşları, memeli hayvanlar ve kelebeklerden oluşan kişisel koleksyonunu sergiledi. Böylece bugün Milli Doğa Bilim Müzesi olarak bilinen ilk Bulgar müzesinin temelleri..
Bulgar sporu zengin bir tarihçeye sahiptir. Bunu Sofya’da bulunan Spor Müzesi’nde teşhir edilen onlarca spor aleti ve ünlü yarışmacılarımızın ganimetleri ortaya kouoyor. Geçen yüzyılın 60’lı yıllarında kurulan müzede uzun yıllardır çalışan Katya..
İskır nehrinde kayalık bir tepe üzerine yerleşmiş Mezdra Kalesi arkeolojik tesisi binlerce yıllık tarihi içinde saklıyor. Mezdra yakınındaki kale, Tuna Ovasını Sofya vadisi, Doğu ve Batı Bulgaristan ile bağlayan önemli kavşakta bulunmaktaymış...