Bundan 106 yıl önce Bulgaristan Osmanlı’dan bağımsızlığını ilan eder. 22 Eylül 1908 yılında Bulgaristan özerk ülke olarak bağımsızlığını ilan etti. Bu gün, ülkemizin beş asır süren Osmanlı Egemenliği’nden kurtarılmasından 30 yıl sonra geldi. Rus-Türk Harbinden sonra otuz yıla yakın süre Bulgaristan Prensliği Sultanın emrinde yaşam sürer. Kliment Ohridski Üniversitesinden doç. Valeri Kolev anlatıyor: “18.- 19. asırda yeni devletler otomatik olarak bağımsızlığını kazanmıyordu. Romanya, Sırbistan, Karadağ’a baktığımızda da onlar önce özerk, fakat bağımlı devlet, daha sonra da bağımsız devlet statüsüne geçer. Bulgaristan’ın kurtuluşundan 30 yıl sonrasına kadar Sultanın buyruğu altında kalmasının olumsuz etkileri nelerdir?
„Osmanlı İmperatorluğu’nun Bulgaristan’ın gelişimine engel olduğu birçok durum varmış. Örneğin İstanbul-Edirne, Plovdiv-Sofya, Tsaribrod demir yolunda Bulgaristan’ın hiçbir etkisi yokmuş. Sanki bu demir hattı onun toprakları dışında gibi, demiryolunun kullanımına izin verilmiyor. Osmanlı devleti hükümetinin izni olmadan komşu ülkelere bile üst düzey diplomatlar tayin etmesine de olanak verilmezmiş. Ufak gibi görünseler de, benzeri yaptırımlar Bulgaristan’ın gelişimini engelleyen unsurlar olmuş. Örneğin Osmanlı ile aralarında diplomatik yazışmaların ne dilde olması gerektiği çok tartışılmış, Bulgar devletinin kendi para birimine sahip olup, olmaması tartışılmış, kendi posta pulu, kendi posta kurumu oluşturma, vatandaşlara Bulgar pasaportu sunma gibi konular da hep tartışma teması olmuş. Yurtdışı yolculuklarına çıkmak isteyen Bulgarlar ise, önce İstanbul’a gidip, oradaki yurtdışı pasaport şubesine başvurmalıymış. Dönemin ulaşım ve komünikasyonu bağlamında bunun ne kadar zor olduğu tahmin edilebilir”.
İlk 1879 yılında Todor Burmov’un olmak üzere, Kurtuluştan sonraki Bulgar hükümetleri zamanla Osmanlıya bu bağımlılığı reddetmeye başlar ve ülkedeki özerk işlemlerin kapsamını genişletir. 30 yıl içinde bu yönetime gelen hükümetler be özerklik sevdasıyla çalışır. “Bağımsızlık” operasyonu 1908 yılında yayılır.
„1908 yılında Osmanlı İmperatorluğunda Jön Türklerin ayaklanması çıkar. Askeri çevrelerde parlamenter devlet kurma hedefleri yayılır. Jön Türkler 2.Abdulhamit’i tahttan indir ve 1876 yılından Anayasayı yeniler. Bundan 30 yıl önce özgürlüğüne kavuşan Bulgaristan, Osmanlı Devleti’nden tamamen bağımsız olmayan tek Balkan ülkesi kalmıştı. Tarihçilere göre ülkemizde birkaç kez devletin bağımsızlığının ilan edilmesi düşünülmüştü, ancak ta 1908 yılında uluslararası durum ülkemizin geleceği için o kadar önemli olan bu eylem için elverişli olmuştu. Bu sıralarda Osmanlı İmparatorluğu’nda Jön Türkler /Genç Türkler/ Devrimi başgösterdi ve imparatorluğun dikkati iç sorunlara odaklandı. Bu zaman diliminde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, biçimsel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun toprağı sayılan Bosna-Hersek’i ilhak etmeyi niyetliyordu. 1908 yılındaki uluslararası durum işte öyleydi. Bulgaristan, 500 yıllık Osmanlı Egemenliğinden çıkar. Ancak devlet olarak resmi statüsü Büyük Güçler tarafından Berlin Kongresinde belirlenir. Bulgar diplomasisi hız kazanır ve bağımsız ülke statüsü aldıktan sonra, ülkenin Balkanlarda barışı ihlal etmeyeceğine dair teminat vermeye çalışırlar.
1908 yılı yaz aylarında Viyena ve Budapeşte’de gizli müzakereler yapılır. Bulgar prensi Ferdinand Sakskoburgotski ve Avuturya-Macaristan İmperatoru Frantz-Jossef arasında temaslar sürer. Onlara bazen başbakan Aleksandır Malinov da katılır.
Bağımsızlığın ilan edilmesi birkaç dış siyasi etkenden de olumlu yararlandı.
Bosna-Hersek’in Avusturya-Macaristan tarafından bağlanması, Doğu Demiryolları işçilerinin ayaklanması yarar sağladı. 5 Eylül 1908 yılında Doğu Demiryolları çalışanları geniş bir eyleme geçer. Bu eylemler bütün Güney Bulgaristan’da ulaşımı engeller. Böylece Osmanlıya bağımlılığın ne kadar engel ettiği bir kez daha gözler önüne serilir.
Ülke bağımsızlığının ilan edilmesi için Veliko Tırnovo seçilir. 22 Eylül 1908 yılında Prens Ferdinand ‘Sv. 40 machenisti” - Aziz 40 Fedai’ kilisesinde manifestoyu okuyor ve ayin düzenleniyor. Manifesto daha sonra tarihi Tsarevets Kalesinde de okunuyor:
„Bulgaristan, diğer Avrupa devletleriyle eşitlik elde ediyor. Bulgar diplomatik ve konsolosluk temsilciliklerinin ağırlığı büyüyor, diye anlattı Valeri Kolev. Bulgar devleti kendi dış politikasını yürütme hakkı kazanıyor. Osmanlı İmperatorluğu’nun suni engelleri ortadan kalkıyor. Bağımsız devlet olarak, özerk ticaret anlaşmaları imzalama hakkına kavuşuyor, Osmanlı hükümetiyle danışmadan kendi vergilerini, gümrüklerini, pasaport şubelerini açıyor, resmi statüleri belirliyor. Bağımsızlıkla beraber pek olumlu olmayan bazı noktalar da var. Osmanlı İmperatorluğunun sınırlarından çıkarak, Makedonya’dan kalan 1 milyon 300 bin Bulgar ve Edirne Trakya bölgesinde 300- 500 bin Bulgara artık müdahale edemez oluyor. O zamana kadar ise Bulgar hükümeti oradaki Bulgarların haklarını muhafaza edici girişimlerde bulunabiliyor. Bundan sonra ise “dış ülkenin işlerine müdahale” olarak algılanmaya başlıyor”.
Osmanlı İmperatorluğu’nun Bulgarlara ve diğer Hristiyan halklara o dönem baskıcı politika izlemiyor. Bulgar devleti ve komşu Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ milli meselelerini askeri yoldan çözmeye kalkıyor. Böylece dört yıl sonra Birinci Balkan Harbi patlak veriyor.
Türkçesi: Sevda Dükkancı
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesizniz.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..