AB’nin Brüksel zirvesi, beklendiği üzere önemli kararlar alınmadan sona erdi, fakat birliğin eski üyesi olan devletler ve Doğu Avrupa ülkeleri arasında derinleşen ayırım izlenimini bıraktı. Asıl ihtilaf, mültecilerin artık onaylanan kota prensibi itibari ile dağıtımına ilişkindir. Polonya ve Macaristan gibibazı Doğu Avrupa ülkeleri, kota prensibine karşı çıkıyorlar. Başbakan Borisov, Sofya’nın yükümlülüğünü yerine getirmeye hazır olduğunu bir kez daha dile getirirken az sayıda mülteci kabul eden veya mülteci kabul etmeyi reddeden devletler hakkında AB fon kısıtlamalarının uygulanması fikrine kesinlikle karşı çıktı.

İhtilaf, AB’nin Brüksel zirvesinin arifesinde başladı. Avusturya Başbakanı Werner Faymann, Doğu Avrupa ülkeleri mülteci kabul etmeyi reddetmeye devam ederlerse kendilerine tahsis edilen AB subvansyonlarının azaltılacağı açıklamasında bulundu. “Avrupa’da dayanışma tek yönlü sokak değildir” diyen Avusturya Başbakanı, ülkesinin AB bütçesine yatırdığı paranın azaltılmasının bile ihtimaller dahilinde olduğunu açıkladı. “Mülteci krizi ulusal bütçelere yük getiriyor ve bazı üye ülkeler bu yükün bir bölümünü üstlenmeyi reddediyorsa bu durumda Avusturya gibi bazı ülkeler için Avrupa bütçesine bu kadar büyük meblağlar yatırmak zor oluyor” sözlerini kullandı Werner Faymann. Viyana’nın bu sert tutumunu Avusturya’nın Sofya Büyükelçisi Roland Hauser şöyle yorumladı:

“Mülteci krizinden etkilenen hiçbir devletin bu sorunun üstesinden tek başına gelemeyeceği apaçıktır. Bu soruna ancak birlikte çözüm getirebiliriz ve bu dayanışma anlamına geliyor. Nispeten küçük bir develt olmakla birlikte aldığı sübvansyon tutarı, AB bütçesine yatırdığı paradan az olan Avusturya’nın asıl fikri, Türkiye’den mülteci kabul etme inisyatifinde bulunmak yolu ile AB’nin esas değeri olan dayanışmaya çağırmaktır”.

Avusturya Başbakanı mülteci krizini AB için kilit önem taşıyan bir sınama olarak değerlendirdi. Mülteci krizi, AB’nin bütünlüğünü gerçekten tehdit ediyor mu sorusu üzerine Büyükelçi Roland Hauser şu cevabı verdi:

“Mülteci krizi, AB’nin kurulmasından bu yana karşılaştığı en büyük sınamalardan biridir, fakat umarım AB her daim doğru kararı bulmayı nasıl başardıysa, bu sefer de krizin üstesinden gelinmesi için dayanışma içinde hareket edecektir. Bu durumdan çıkılması için Suriye ve Irak’taki çatışmaya çözüm getirilmesi gerekiyor, ki bu tabii ki zaman alacaktır. Ayrıca güvenlik bölgelerinin oluşturulması, mültecilerin ilk kaydının yapılması için sıcak noktaların kurulması ve AB’nin dış sınırlarında güvenliğin sağlanması gerekiyor. Fakat yapılması gerekenlerin içinde korunmaya muhtaç olan kişiler ve Avrupa’ya başka nedenlerden dolayı gelenler arasında ayırımın yapılmasına ilişkin ortak Avrıpa göç politikasının oluşturulması gerekliliği en önemli olmaya devam ediyor”.

Bulgaristan çoktandır sınır kontrolünden serbest olan Schengen alanına kabul edilmeyi bekliyor. Fakat Schengen’in geleceği var mı sorusu gittikçe büyük önem kazanıyor.

Schengen anlaşması büyük bir sınama ile karşı karşıyadır, diyor Avusturya Büyükelçisi. Schengen alanı içinde duvarlar kuruluyor, sınırlarda yine kontrol uygulanıyor. AB Komisyonu bu yönde değişikliklerin yapılması üzerinde duruyor. Dolayısıyla Bulgaristan’ın tekrar beklemesi gerektiğini ve Schengen’in yeni çerçevesi netleşince üyeliğini gündeme getirmesi gerektiği düşüncesindeyim. Eminim o zaman Avusturya Bulgaristan’ı destekleyecektir.

Çeviri:Tanya Blagova