İslâm dinive insan hayatını düzenleyen bütününe fıkıh denen hükümlerinin üzerine bina edildiği temeller ve dayanaklar vardır. Edille-i şeriye olarak adlandırılan ve genel anlamda İslâm’ın, daha dar anlamda fıkhın, biraz daha daraltılmış anlamda iseİslâm hukukunun dayanakları olan bu esaslar, İslâm dininin doğru bir şekilde anlaşılmasını ve yaşanmasını sağlamaktadır. Ayrıca dinimizin evrensel, zaman ve şartlar üstü esnek bir yapıya sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
İslâmî hükümlerin dayankları ve kaynakları söz konusu olduğunda ilk akla gelen Allah’ın son kitabı Kur’ân-ı Kerim’dir. Asıl hüküm kaynağı odır, fakat tek kaynak değildir. Zira Kur’ân, bizleri Hazreti Muhammed (s.a.s.)’in örnek şahsiyetine, söz ve davranışlarını ifade eden sünnetine yönlendirmektedir. Sünnet ise hem Kur’ân’ı açıklamakta hem de orada üstü kapalı verilen veya değinilmeyen hususlarda hüküm koymaktadır. Bu iki kaynak temel vazifesi görmektedir, o yüzden aslî kaynaklar/deliller denmektedir.
Aslî delliller, her zaman hemen kullanıma hazır bir şekilde sunulmadığından onları doğru bir şekilde anlamak için aklı kullanma ihtiyacı duyulmuş, hatta bunu, ilim adamlarının sorumluluğuna işaret ederek bizzat Kur’ân ve sünnet bildirmiştir. Bundan hareketle İslâm tarihi boyunca alimlerimiz büyük gayretlerle Kur’ân ve sünneti anlayıp toplumun ihtiyaçlarına doğru cevaplar verebilmek için ciddî çabalar göstermişlerdir. Neticede aslî kaynakları anlamak için farklı yöntemler geliştirmişler ve bunları sistematik bir yapı içerisinde usul/metodoloji hâline getirmişlerdir.
Bu çabaların ürünü olarak fikir birliğini ifade eden icma, esaslardan hareketle aklî yorumlar yapıp sonuçlar çıkarma yöntemi olan kıyas, büyük hedefi gözetip bazı oturmuş yorumların dışına çıkarak farklı çözümler getiren istihsan, toplum menfaatini önceleyen hükümler ortaya koyan istislâh, bir şeyin varlığı hususunda devamlılığı esas alan istishab, kötülüğe giden yolları kapatma hedefi güden sedd-i zerai gibi hüküm çıkarma esasları belirlenmiştir. Ayrıca toplumun anlayış ve uygulamalarını esas alan örf, sahabenin yorumu ve önceki dinlerin hükümlerinden İslâm ilkelerine aykırı olmayan uygulamalarını içeren farklı hüküm kaynaklarına da zaman zaman delil olarak başvurulmuştur.
Bütün bu söylediklerimiz, Müslümanları dinimizle ilgili hüküm verme veya ortaya atılan görüşleri alıp uygulama konusunda son derece titiz davranmaya mecbur etmektedir. Her önüne gelenin din hakkında fikir beyan etme ya da Kur’ân veya sünnetten bir şey alıp hüküm verme cüretkârlığında bulunması en azından ciddiyetsizliktir. Bu işin usulünü bilmeyenlerin iddialı olması dinimizce doğru bulunmadığı gibi, suç olarak da görülmektedir. Müslümanların İslâm’ın hüküm kaynaklarını bilmelerinde fayda vardır. Ancak onları kullanarak hüküm çıkarmak eğitim ve uzmanlığı gerektirmektedir. Bir insan, şifalı bitkileri bilebilir, ancak onların karışımlarının ne sonuç vereceğini, hangi dozajda kullanılacağını, yan etkilerinin neler olduğunu bilmek ehil tabiplerin işidir. Dinin kaynakları da öyledir. Yoksa yarım doktor candan, yarım hoca imandan eder...
Meryem Ana'nın Tapınağa Giriş Yortusu (Vıvedeniye Bogorodiçno),Ortodoks dünyasının en eski ve saygın bayramlarından biridir. Patrik Tarasius döneminde 8. yüzyılda Konstantinopolis’te kutlanmaya başlanmıştır. Batı Avrupa’da ancak altı asır sonra, Papa..
Kelime anlamı itibarıyla güven içinde olup korkusuzluğu ve doğruluğuna inandığı şeyi tasdik etmeyi ifade eden bir sözdür iman. İslâmî bir kavram olarak da Allah’a ve peygamberleri vasıtasıyla insanlığa gönderdiklerine inanmak demektir. Bir şeye..
Vedat Ahmet bu hafta "Cuma öğleden sonra" programında "Yetimlere Destek Haftasını" tanıttı, yetimlere verilecek yardımın, yetim çocukların eğitimine desteğin ve İslamiyette muhtaç olana uzatılan yardım elinin önemini dinleyicilere aktardı. Toplumun..