Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

Cuma öğleden sonra

Photo: pixabay

Mümün gözüyle ölüm

Hiç şüphesiz başlangıcı olan her şeyin bir sonu olduğu gibi, her canlının sonu da ölümdür. Bu bir ilâhî kanundur. Ezelî ve ebedî olan yalnız Allah Teâlâ’dır. Yüce Mevlâmızın “Her canlının ölüm gerçeğini bizzat yaşayacağı ve kendisine döndürüleceği” hakikatini beyan ettiği âyet-i kerime (el-Ankebût, 29/57) bunu açıkça ortaya koyar.

Ne var ki, ölüm deyince herkes farklı şeyler düşünür: Ahirete inanmayanlar ölümü bir yok olma, inananlar ise, tam aksine ölümü gerçek hayata ulaşma şeklinde kabul eder. Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde ölüm öncesi ile âhiret hayatını mukayese ederken “İnsanlar uykudadır; ancak öldükleri zaman uyanırlar” buyurmuştur. İnanan insan her zaman ölüme böyle bakmalıdır. Bu yaklaşımda insanın maddî varlığı olan bedeni yanında, manevî varlığı olan ruhu da göz önünde tutulmaktadır. Maddî varlığın yani bedenin kaynağı dünyevîdir; topraktır. Ruhun kaynağı ise ilâhîdir. Hâl böyle olunca, ruh asıl vatanından uzakta, dünya hapishanesinde demektir. Nitekim Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellem de “Dünya mümin için hapishanedir” buyurmuştur. Elbette, ruhun tamamıyla asıl vatanından ayrılığı söz konusu olmayıp aksine aslî vatanı ile devamlı irtibat hâlinde bulunması Allah’ın irâdesine en uygun olandır. Bu da ancak zikirlerle, ibadetlerle ve dualarla mümkündür. Lâkin bu tam anlamıyla bir özgürlük de değildir.

İnsanın bir diğer özelliği ise hürriyet aşığı oluşudur. Bu sebeple olgun kimseler, kâmil ruhlar için ölüm, bir diriliş müjdesi; mahkûmiyetin küflü zincirlerinden kurtulma ve arzu edilen özgürlüğe kavuşmadır. Bu sebeple gönül ehli insan-ı kâmiller ölümü ebediyet ülkesine geçiş vizesi olarak algılar. Ölümü de bunun neşe ve sevinci ile karşılar. Büyük mütefekkir ve Allah dostu Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin ölümü şeb-i arûs yani sevgiliye kavuşma gecesi olarak adlandırması bu yüzdendir. Bu sebeple “Biz Allah’a âidiz ve yine ona dönücüyüz” (el-Bakara, 2/156) emr-i İlâhîsini sevinçle karşılar. Üstelik bu öyle bir sevinç ki, onu insanın en mutlu anlarından olan düğün gecesine benzetir. Ne var ki, herkesin ölümü böyle algılaması da mümkün değildir. Kişiyi bu düşünüce ile ölüme götüren onun imanıdır: Allah’a, âhirete ve hesâba çekileceğine olan inancı ve ona uygun davranışıdır. Burada imanın insan hayatındaki rolü çok açık ve net bir şekilde görülmektedir. Ölüm ötesine inanç, mümine ebedî ve mesut bir hayat bahşetmektedir.

Ahirete inanmayan kimse ise bu dünyada tedirgin olarak yaşar, ölüm gerçeği ile yüzleşmek istemez ve inanmayışının cezası olarak da ebedî ve elim bir cezaya müstahak olur. Ahiret inancı olduğu hâlde dünyada bu inancının gereğine uygun hareket etmeyen kimse de ölümü kucaklamak yerine ölümden kaçmanın yollarını arar. İman bir ölçüdür. Kişi imanının derecesine göre ölümü hoş karşılar ve arzular. Sevgili Peygamberimizin “Allah’ım! İhtiyarlıktan doğan sıkıntılardan sana sığınırım” buyurması bu özlemin sonucu olmalıdır. Günümüz Müslümanlarının ölüm korkusu ise onların inanç zayıflığının işaretidir. İman zafiyeti insanları ölümden kaçmaya itmektedir. Fakat bu kaçışın tayin edilmiş vakti, eceli aşması imkânsızdır. Ondan kaçış yok! O her yere ulaşır ve “kaçan”ı mutlaka bulup yakalar...

Bu sebeple bizler saklanmaya değil, muhteşem bir karşılamaya hazırlanmalıyız. O gün şairin dediği gibi: Azrâil’e “Hoş geldin!” diyebilmektir hüner. Hünerimizi sergilemek için onu hiç unutmadan hazırlığımızı buna göre tam yapmalı; hüner sahiplerinin ödüllendirildiği günde biz de mutlular safında yer almalıyız.

Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber,

Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?

Yüce Rabbimiz bizleri ölümü şeb-i arûs gibi görenlerden ve onun sevincini yaşayanlardan eylesin!




Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Cuma öğleden sonra

Cuma öğleden sonra dini konulardaki programımızda evlatların anne babalarına karşı sorumluluklarını konuşacağız.

Eklenme 24.05.2024 14:00

Bugün Azizler Konstantin ve Elena anılmakta

Bugün Ortodoks Kilisesi Azizler Konstantin ve Elana’yı anmakta . Aziz Konstantin 4. yüzyılda Bizans imparatoruydu ve burada Hristiyanlığı resmi din olarak kabul ettirir . Annesi Elena, Kurtarıcı’nın çarmıha gerildiği haçı keşfetti ve Kutsal..

Eklenme 21.05.2024 06:55

Evlatlarımıza karşı sorumluluklarımız

İnsanın bu dünyada sahip olabileceği en büyük nimetlerden biri evlâttır. Allah’ın göze nur, kalbe sevinç ve gönüllere mutluluk olarak lütfettiği evlâtlar, insanın en değerli varlıklarıdır. Bu yüzden onları gözetip korumak ve faydalı bir hâle getirmek..

Eklenme 17.05.2024 14:00