12 Ağustos 1879 günü Ruse şehrinde meydana getirilen Tuna donanması, Bulgar deniz kuvvetlerinin başlangıcı sayılır. O tarihte, Rus-Osmanlı savaşında kullanılan ‘Opit’, ‘Vzriv’, ‘Pordim’ ve Gorniy Studen’ adlı dört Rus savaş gemisinde Bulgar bayrağı göndere çekildi.
Donanmamıza katılan ilk deniz tekneleri ülkemize Rusya tarafından hediye edildi. Bunlar dört vapur, yedi buharlı tekne, bir ışkuna, bir şilep ve beş kayıktan ibaretti. İlk önceleri bu teknelerin Rus mürettebatı vardı ancak Bulgar ordusunun oluşturulmasından sonra donanmaya ilk acemi askerler de alındı. Tuna kentimiz Ruse’de hem ilk donanma bandosu kuruldu, hem gemi tamirat çalışmaları da gerçekleştiriliyordu.
O zamandan itibaren askeri deniz kuvvetlerindeki görev günümüzde gittikçe daha çok gencin üstlendiği bir öncelik ve sorumluluk anlamına gelir. Buna sebep,Varna’da bulunan ‘Nikola Yonkov Vaptsarov’ askeri deniz okulunun çok modern eğitim altyapısı olması,öğrencilerin eğitim gördükleri birçok uzmanlık dalının açılmasıdır.
2020 yılında bu okulun Avustralya deniz kolejinden sonra uluslararası deniz üniversiteleri sıralamasında prestijli ikinci yeri işgal etmesi bunda verilen eğitimin kalitesine bir kanıttır. Bu sıralamadaki rekabet düzeyini ABD deniz akademileri, Rusya, Çin ve Japonya üniversiteleri de yükseltiyor. Bu yıl deniz kuvvetlerinde gemi kaptanlığı, askeri gemi makinaları, iletişim ve radyoteknik sistemleri eğitim dallarından toplam 17 mezun çıktı. Bulgar silahlı kuvvetlerine katılmadan önce onlar 8 Ağustos- Bulgar deniz kuvvetleri bayramında Varna’nın deniz garı çevresinde düzenlenecek törende ilk subay rütbelerini alacaklar.
Varna’daki askeri deniz müzesinde teşhir edilen özel sergi de bu bayrama adanmıştır. Ziyaretçiler, 20. yy’ın 50’li ile 80’li yılları arasında hazırlanmış duvar gazeteleri ve edebi eserleri görebilir. Artefaktlar arasında o çağın korunmuş çizim, pankart ve müzik kayıtları da yer alır.
‘Soğuk savaş’ yıllarındaki yaratıcılık ve propaganda’ sergisi 5 Ağustos ile Ekim sonları arasında ziyaret edilebilir. Müzenin kalan kısmı da gezilebilir. Orada Bulgar deniz kuvvetleri tarihinin sembolerinden ‘Drazki’ savaş gemisi muhafaza ediliyor. 1906 yılında Bulgaristan’a gelen gemi 3 yıl sonra Bulgar donanmasına katıldı ve diğer 5 adet torpido botu ile beraber Bulgar deniz sınırlarının korunmasını gerçekleştiriyordu.
Müze müdürü Dr. Mariana Krasteva Bulgaristan Radyosu’na açıklamasında o zamanki küçük Bulgar donanmasının olağanüstü başarısı olarak tarih sayfalarına geçen görevlerinden birine ilişkin şunları anlattı:
"1912 Balkan savaşı sırasında ‘Drazki’ savaş gemisi Türk ‘Hamidiye’ kruvazörüne karşı hücum düzenleyen dört savaş gemisinden biriydi. „Drazki’nin bu atağı başarıyla gerçekleştirip ‘Hamidiye’yi etkisiz hale getirmesi sonucu Türk kruvazöründe can kaybından başka ciddi hasar da görüldü ve ‘Hamidiye’ tamirat için Boğaziçi’ne çekildi. ‘Hamidiye’ninkinden 40 defa daha az tonluk olan ‘Drazki’nin bu ölüm-kalım savaşında buna isabet ederek üstünlük sağlamasının Balkan Savaşı sırasında olduğu gibi, bunu izleyen uzun yıllarda da Bulgar donanması ve silahlı kuvvetlerine büyük manevi güç sağlayan bir olaydı.
’Drazki’ savaş gemisi, şanlı donanmamızın bir sembolü olarak 1957’de müzemizde yer aldı ve dünyada bu sınıftan korunan tek gemidir. Dr. Krasteva’nın sözlerine göre donanmada görevdeyken geminin 25-30 kişilik mürettebatı varmış.
"Gemiyi, şimdiye kadar muhafaza edilen bir buhar motoru çalıştırır. Azami hızı saatte 50 km’den az olan 25 deniz miliydi. Bu, o zaman için epey iyi bir hızdı. Üç torpido borusu, iki adet 47 milimetrelik topu vardı’ diyor sözlerinin sonunda müze müdürü Dr. Mariana Krasteva.
Fotoğraflar: BGNES, mod.bg, Facebook /@Navalmuseumvarna, Facebook /@nvna.eu, arşiv
Çeviri: Neli Dimitrova
İnsan, Cenab-ı Allah tarafından yaratılmıştır. Bu yaratılışın ilk faslı ruhlar aleminde, elest bezminde gerçekleşmiş, ikinci faslı cennette yaşanmıştır. Devamı ise dünyada yaşanmaktadır. Varlığını yeryüzünde sürdüren insanın genetiğinde yaratılış..
İslâm dini insanın bütün hayatını kuşatan itikadî, fıkhî ve ahlâkî normlar bütünüdür. Hatta İslâm dinî sadece dünya hayatıyla sınırlı olmayıp dünya ötesi, ahiret hayatı ile ilgili konulara da taalluk etmektedir. İnsan, ömrü boyunca her an bir şeyler..
Şükür, insanın fıtratından gelen, yani doğal özelliklerinden biridir. Yapılan iyiliğe, verilen nimete değer vermek, kadirşinaslık göstermek ve bunu bir şekilde şükran ve teşekkür ile dile getirmek anlamına gelen şükür, nankörlüğün zıddıdır. Zira nankörlük,..
Müslüman, her koşulda dininin emir ve yasaklarını göz önünde bulundurarak yaşama arzusundadır, bundan da öte böyle olmakla sorumludur. Bu sebeple..