Yazın ortasında pazar, manav ve bakkalların, meyve ve sebze ile dolup taşması ile temel gıda fiyatlarında hafif bir yükseliş kaydedilerek, dalgalanmalar devam ediyor. Devlet Ticaret Borsaları ve Piyasalar Komisyonu Başkanı Vladimir İvanov’a göre, “tüketici sepeti” 2020 yılının aynı dönemine kıyasla, bu yıl 2 leva daha pahalı. Blagoevgrad ise gıda ürünleri fiyatları olarak Bulgaristan’da en pahalı şehirler sıralamasında listenin başında olmaya devam ediyor.
Vladimir İvanov “Ani iklim değişiklikleri olmadıkça, yakın gelecekte gıda fiyatlarında ani hareketlenmelere neden olacak hiçbir ekonomik etken yok” dedi. Tüketmiş olduğumuz gıdaların kaliteli olup olmadığı sorusuna İvanov şu cevabı verdi:
“Son altı yılda ülke genelini incelersek, tüm ülkeyi etkileyen süreçler, genel olarak süt ve et ürünleri, meyve ve sebzelerin kalitesi, ticaret şekli, her şey iyileşti diyebiliriz. Talep artışı izlendiğinden söz edebiliriz. Tüketicilerin daha kaliteli ürünleri kullanma isteğinde artış var. Özellikle süt ürünlerinde dikkatimi çeken daha kaliteli peynir ve kaşarlarda, fiyat ortalamasının artması, olumlu bir eğilime işaret etmekte. Ette de durum buna benzer. İthal etlerin fiyat olarak çok daha uygun olmasına rağmen, Bulgaristan vatandaşları, taze et tüketimi için kesinlikle Bulgaristan’dan olan eti tercih ediyor.
Aynı şey domates için de geçerli. Artık sadece yüksek kaliteli, hatta ekstra kaliteli, pembe domatesler aranıyor. Standart domates tüketen tüketicilerin sayısı önemli ölçüde azaldı. Aynı şeyi biber ve şeftaliler için de söyleyebiliriz. Yani genel olarak tüketimimiz gelişiyor ve isteklerimizin yükselmesi ile piyasanın bu beklentilere cevabı doğru orantılı oluyor. Tabii ki istisna olacak örnekler de mevcut. İlgili kurumlarca piyasada sunulmasına izin verilen, bazı düşük kaliteli ürünleri kullanan, yüksek gelirli insanlar da var. İşte piyasa çeşitliliğini gösteren etken bu” dedi.
Perakendeci ve üreticilerin, tüketiciler için darbeyi yumuşatmak adına hangi taktikleri uyguladıkları sorusuna İvanov’un cevabı şöyle oldu:
"Daha az tüccarın olduğu yerlerde ve yeterli cironun olmadığı durumlarda, çoğu zaman yerel pazarlarda perakendeciler, ürünlerini çok az satabildiklerinden dolayı, geçim kaynağı olarak, ayakta kalabilmeleri için yüksek bir fiyat seviyesi koruyor. Tanrıya şükürler olsun ki piyasa çok iyi organize edilmiş. Neyse ki hemen rekabet seviyesi ortaya çıkıyor. Örneklendirmem gerekirse: Mesela Sofya’da bir pazarda karpuzun fiyatı 1,20 leva. Pazarın hemen yanında iki süpermarket var ve birinde karpuzun fiyatı 0,59 leva, diğerinde ise 0,65 leva. Yani bu şekilde karpuzun fiyatında hemen bir denge sağlanıyor, normal bir fiyat oluyor. Ayrıca hiç bir lojistik işlem yapılmadan, % 70-80’lik bir marj kovalanması mantıklı değil. Tabii bazen daha yüksek kalitenin, daha yüksek fiyatı belirlediği de doğru. İşte burada arz ve talebin ortak dil bulması gerekiyor” dedi.
Peki, sunulan ürünler şehirlerde mi, yoksa köylerde mi daha pahalı?
“Kalite olarak konuyu ele aldığımızda, genel olarak büyük alışveriş merkezlerine kıyasla küçük yerleşim yerlerinde fiyatların çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Sofya, Varna ve Burgas’ta belli bir kaliteye cevap veren, en iyi fiyatı bulmanız mümkün. Ne demek istiyorum? Eğer güzel ve kaliteli şeker arıyorsanız toptan fiyat olarak 1 ila 1,05 leva civarında bulmanız mümkün. Daha basit bir şekeri ise 0,80 leva ya bulabilirsiniz. Bu bazen küçük bir kasabada mümkün olmuyor. Aynı şey sosisler, peynirler ve kaşarlar için de geçerli. Ve yine altını çizmek istiyorum, kaliteye göre fiyat ta değişiyor. Genel olarak küçük kasabada daha kötü ve daha pahalı lojistik var. Aynı zamanda daha az gelişmiş ticaret uygulamaları ve daha az tüccarlar bulunuyor. İşte bu sebep ile normalde fiyatlar daha yüksek oluyor. Örnek vermem gerekirse Bulgaristan’da nispeten küçük bir pazar olarak, fiyat şampiyonunun Blagoevgrad olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumu açıklamak zor, çünkü Blagoevgrad küçük bir pazar, ancak gerçek şu ki orada arz ve talep arasında böyle bir etkileşim var” dedi Devlet Ticaret Borsaları ve Piyasalar Komisyonu Başkanı Vladimir İvanov.
Şumen pazarında daha küçük yerleşim yerlerinden insanlarla buluştuk ve onlara alışveriş esnasında büyük şehirden neler satın aldıklarını sorduk. Ankete katılan bir bayan şunu söyledi:
“Bulunduğum köyde dükkan yok. Ancak şehre yakın yaşıyoruz ve alışveriş için sürekli buraya geliyoruz. Ayrıca Şumen’de çalışanlar da var ve onlardan da bazı şeyleri sipariş edebiliyoruz.”
Karşılaştığımız insanların bazılarına ise alışveriş için sık sık şehre gelmek zorunda kalıp kalmadıklarını ve en sık aldıkları şeylerin neler olduğunu sorduk.
“Evet, sık sık şehre geliyoruz. İhtiyacımız olan şeyleri alıyoruz ve genellikle yiyecek ürünleri oluyor. Köyde, buraya kıyasla her şey daha pahalı. Artık domates, biber, sebzelerimiz var, ancak pahalı, çok pahalı” dedi pazarda alışveriş yapan bir bayan.
Başka bir bayan ise uzun zamandır yüksek olan fiyatlardan dert yandı ve “Anlam vermekte zorlanıyorum ama her şey uzun zamandır çok pahalı. Az önce tam bundan bahsediyorduk, belli bir bütçe ile geldim, fakat daha alacak birçok şeyim olmasına rağmen paralarım bitti ” dedi.
Yıllardır Almanya’da yaşayan ve çalışan, Vırbitsa şehrinden bir aile ise, burada fiyatların çok daha yüksek olmasına rağmen, hem lezzet, hem de kalite olarak Bulgaristan ürünlerini tercih ettiklerini paylaştı.
“Şimdi tatildeyiz ve fiyatlar hakkında çok fazla bilgimiz yok. Bu yüzden fikir edinmek için pazarda dolaşıyoruz. Her şey pahalı. Gezip, ürünler hakkında bilgi alıyoruz. Mesela ayçiçek yağı, şeker ve sosisler pahalı. Şimdi pazarda şeftali, karpuz, kavun arıyoruz. Almanya’daki ürünler burada olduğu kadar lezzetli değil, ancak daha ucuz” dedi Almanya’da yaşayan Vırbitsa’dan olan aile.
Röportaj: Ayşe Latif
Çeviri: Bedriye Haliz
Fotoğraflar: BGNES, aşivHalkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..