Aylin ve Cem Fırıncı "Aile saati" programının konuğu oldu. Genç doktor çift ilk ortak söyleşisini BNR Türkçe Yayınlarından vermeyi tercih etti. Çocukluğundan beri severek dinledikleri radyodan seslenerek, topluma örnek olmayı, aşı ve pandemide sorumluluk mesajlarını iletmeyi uygun gördü.
Önce sizi tanıyalım, nerelisiniz, nerelerde okudunuz..?
Aylin Fırıncı: “Ben Aylin Fırıncı. Isperih kasabasında doğdum, Razgrad ilinde büyüdüm. Sofya’da tıp üniversitesinden mezun olduktan sonra, Acıbadem Tokuda Hastanesinde hekim olarak çalışmaya başladım. Uzmanlık alanım Damar hastalıkları bir diğer ismiylede anjioloji. Aynı zamanda “Halk sağlığı ve sağlık yöntemi” alanında yüksek lisans yapmaktayım. 30 yaşındayım. Evliyim. Bir çocuk sahibi mutlu bir anneyim”.
Cem Fırıncı: “Bizi radyonuzda ağırladığınız için size çok teşekkür ederiz. Sizi severek dinliyoruz. Ben Cem Fırıncı, Kırcalı bölgesindenim. Sofya Üniversitesi, Tıp Fakültesi mezunuyum. Lozenetz Hastanesinin Kardiyoloji bölümünde çalışıyorum. Aynı zamanda Öğretim Üyesiyim, tıp öğrencilerine farmakoloji ve kardiyoloji dersleri vermekteyim”.
Bir evde iki doktor çok değil mi? Sorumluluk, zaman, çaba ve çok sabır ve eğitim gerektiren bir misyondur doktor olmak. İki meslektaş ve iki eş olarak nasıl bağdaştırıyorsunuz bunu?
Aylin Fırıncı: Cem kalp dokturu, ben damar doktoruyum. Yani biz bir birimizi kalp damar uzmanları olarak, bir ekip olarak işte ve evde tamamlıyoruz. Hayallerimize, hedeflerimize doğru yürürken, bir birimize sabırla, anlayışla davranmaya çaba gösteriyoruz.
Cem Fırıncı: Aslında evde olsun, işte olsun, her başarıda ciddi bir emek, mücadele ve fedakarlık vardır. Biz de, genç bir aile olarak, bunları öğrenmeye çalışıyoruz.
Covid döneminde ilk cephede siz- sağlıkçılar oldunuz ve oluyorsunuz. Biz hep Covid pandemisini hastalar açısından konuşuyoruz, peki doktorların görüşüyle ve hayatıyla baktığımızda nasıl bir manzara çıkıyor ortaya?
Aylin Fırıncı: “Pandemi her aileyi etkilediği gibi, doktorların ailelerini de etkiledi.
Ben pandeminin başlarında hamileydim. Dolayısıyla bütün hamilelik sürecinde ben iki canı, eşim ise üç canı koruyup, kollamak zorundaydı. Bebeğimiz doğdu, ama kısıtlamalar yüzünden eşim oğlumuzla 5 gün sonra tanıştı. Aylarca ailelerimiz torunlarını göremedi, doya, doya sarılıp sevemediler”.
Cem Fırıncı: “Arda’nın yarım yaşına pasta söylemiştik, ama pastayı yarım yaş gününde üfleyemedik. Oğlumu ve eşimi apar topar Kırcali’ye , köye yollamak zorunda kaldım. Çünkü koronavirüs vakaları oldukça artmıştı ve benim de Covid kliniğinde hastaların tedavisine katılmam gerekiyordu. Arda ve annesi yaklaşık 2 ay uzakta yaşadılar. Maalesef oğlumun büyümesinin o kısmını uzaktan takip etmek zorunda kaldım. Ayrılık ve hasretlik zordu, ama hekimlik görevimi yerine getirmeliydim. O zaman Covid’in benden ve diğer sağlık çalışanlarından neler aldığını anladım ve gerçekten bu tur mecburi ayrılıkların hiç kimsenin başına gelmemesini diledim ve diliyorum”.
Aylin, yakında bir panelde, salgında anne olmak, doktor olmak, eş olmanın zorlukları ve dünyada kadın doktorları eşitsizlik noktalarına vurgu yaptınız? Bize de bunu özetler misiniz?
Aylin Fırıncı: “Ben konuya daha çok kadın bir hekim ve bir anne olarak değindim. Dünya genelinde maalesef hiçbir ülkede cinsiyet eşitliği sağlanmamıştır. Her krizde ve doğal afetlerde olduğu gibi, koronavirüste mevcut eşitsizlikleri besledi ve kat kat artmasına sebep oldu.
Dünya çapında sağlık çalışanlarının 70% kadınlardır. Ve bu oldukça yüksek bir orandır. En on saflarda çalışan kadınlar, virüsede daha sık maruz kalmaktadırlar!!!
Bilime inanan kadın bir hekim olarak, bir anne olarak biz kadınlar bu krizdede rolümüzün çok önemli olduğuna ve çok yönlü çözümler üretmemiz gerektiğine inanıyorum. Örneğin:
–Evde aile içi aşıya destek yoksa destek anneden başlamalıdır,
-İşte ve toplumda koronavirüs ve aşı konusunda bilgi kirliliği arıtma mücadelesinde kadın bilim insanları, kadın hekimler, hemşireler, hasta bakıcılar dahil herkes ciddi rol üstlenmelidirler.
- Kadın sosyal medyalardada doğru bilgilendirme ve yönlendirme kampanyaları ile salgına karşı direnmelidir.
-Kadın sivil toplum kuruluşlarda devreyi girmelidir.
Bu anlamda yeni kısıtlamalar ve “Yeşil sertifika” şartı hakkında bir kaç şey söylemek isterim.
Maalesef Bulgaristan’da biz toplum olarak ikiye ayrılmış durumdayız. Aşıya inananlar ve aşıya kesinlikle karşı olanlar!
Toplumdaki bu bölünme ne yazık ki giderek derinleşiyor.
Aşı konusunda hiç kimseye kendi fikrimi zorla, emrivaki yapmaksızın, bir doktor ve sıradan bir insan olarak şunu paylaşmak isterim: Ailemizde dört doktoruz. Dünyanın her çapından gelen Covid ve aşılarla ilgili çıkan bilgileri, araştırmaları ve bilim raporlarını okuyor ve inceliyoruz. Her zaman aynı fikri paylaşmıyoruz! Bazen tartışıyoruz bile.
Ama ailecek biz aşı konusunda hepimiz aynı fikirdeyiz! Bilime inanıyoruz ve aşılanmayı destekliyoruz!
İstisnasız ..Hepimiz kurallara uyalım! Bu zor günlerde anca birbirimize sevgiyle ve bilinçle yaklaşırsak, işte o zaman birlik olup, güçlü bir toplum olup, her savaşın üstesinden çok daha kolay gelebiliriz! Ben buna inanıyorum!”
Cem, yakında bilim dergilerinde sizin bir çalışmanız yayınlandı. Neler üzerine odaklandığınızı anlatır mısınız?
Cem Fırıncı: “Bu çalışmamız bir bakteriyel endokardit vakası üzerineydi ve Avrupa Kardiyoloji Derneğinin Vaka Raporları dergisinde yayınlandı. Bu bir tıp kalp enfeksiyonu ve tedavisi kolay olmayan bir durum. Aslında hastamız da Covid’den, dolaylı da olsa, etkilendi ve daha erken planlanan ameliyatı biraz daha geç yapıldı. Sonuç olarak her şey çok yolunda gitti ve hastamızın sağlık durumu çok iyi”.
Son nüfus sayımın ön verilerine baktığımızda son 10 yılda nüfus 590 bin kişiyle azalmış, ülkede yaşlı nüfus sayısı artmış. Peki, siz genç ve eğitimli bir doktor çift olarak düşündünüz mü yurt dışını.. Su an sizi dinleyen gençlere nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Aylin Fırıncı: “Üniversite hayatımızda bir çok ülkede- Türkiye, Lübnan, Amerika, Brezilya, Rusya dahil, tıp alanında stajlar gerçekleştirdik. Doktorlar her zaman açık görüşlü, durmadan kendilerini geliştirmek zorundadırlar. Üniversite hayatımızda mezuniyete kadar Almanca kurslara gittik ve açıkçası Almanya’da çalışmayı düşünüyorduk. Ama Bulgaristan’da, Sofya'da büyük hastanelerden güzel teklifler gelmesi üzerine, gitmenin ve kalmanın eksilerini ve artılarını tarttık”.
Cem Fırıncı: “Sonuç olarak yurtdışında kendimizi kurslar, kongreler ve seminerlerle geliştirmeye devam edip, doğup büyüdüğümüz ülkede çalışmayı, sevdiklerimize yakın olmayı tercih ettik. Ve açıkçası aldığımız karardan memnunuz. İkimiz de kendimizi geliştirmeye çaba sarfediyoruz. Sadece Bulgaristan değil, Avrupa ve dünya düzeyinde yaptığımız işin en iyisini olmasını hedefliyoruz”.
Şu an sizi dinleyenler tüm genç, yaşlı dünleyicilerimize, Kırcalı, Rodoplar, Tuna, Deliorman’a ne söylemek istersiniz?
Aylin Fırıncı: “Tuna boylarından Arda boylarına kadar tüm dinleyicilerimize şunu söylemek isteriz. Biz sizden biriyiz, sizin akrabalarınız sayılırız. Doğup, büyüdüğümüz yerleri unutmayın, geldiğimiz yerlerden gerçekten gurur duyuyoruz. Rodoplar ve Deliorman insanını yürekten seviyor..”
Cem Fırıncı: “Sağlıkla, sevgiyle kalın. Kendinize iyi bakın”.
Söyleşinin tamamını aşağıdaki ses linkinden dinleyebilirsiniz:
Söyleşi: Sevda Dükkancı
Fotoğraflar: özel arşivDağlarında, ormanlarında, meralarında yetişen bir birbirinden farklı ağaç, çiçek ve şifalı bitkiler sayesinde Avrupa’da en kaliteli ve çeşitli arı balı türlerine sahip ülkemiz Bulgaristan’da farklı bölgelerden farklı nesillerden..
İki kez Avrupa şampiyonu olan, Bulgaristan'a üç dünya madalyası kazandıran güreşçi Efrahim Kamberov ile Naim Süleymanoğlu'nu konuştuk. Kamberov, Naim ile hem spor sahalarında, hem hayatta yakın dostlukla bağlıydı. Bir şampiyondan bir şampiyonu..
Edirne "Trakya Ünivesitesi'nden" tarihçi- araştırmacı Prof. Dr. Bülent Yıldırım Targovişte ve Sofya'da "Bulgarstan'da Türk varlığı" konulu bir panelde konuşmacı oldu. BNR Bulgaristan Ulusal Radyosu Türkçe Yayınlar Bölümü'nün daveti üzerine..
Dağlarında, ormanlarında, meralarında yetişen bir birbirinden farklı ağaç, çiçek ve şifalı bitkiler sayesinde Avrupa’da en kaliteli..