İnternet artık tüm hayatımızı geçirdiğimiz bir yer oldu. Sosyal ağlar artık modern bir iletişim aracı değil, kaçınılmaz bir yerdir. Çağdaş zamanların Bulgaristan vatandaşının gösterdiği, yayınladığı, paylaştığı şeylere göre profili nedir acaba? Geniş kitlelere hızlı ulaşmanın kolay yolu bizi daha mağrur hale mi getirdi? Mutlu ve memnun görünmek için bilinçli olarak hayatımızdan gerçekleri çarpıtıyoruz mu? Hiç tanımadığımız kişiler önünde kendimizi açmak, açıklamak uygun davranış mı? Ve sosyal platformlarda belirli bir davranışın neyin işareti olabilir? Konuyla ilgili olarak Şumen Radyosundan Ayşe Latif psikolog Veneta Buçkucieva ile görüşüp söyleşti:
İlk soru: Sayın Buçkucieva sosyal ağlar, facebook, twitter, instagram toplumu değiştirdi, kendimizi ifade etme ve toplumu anlama şeklini değiştirdi. Bir araştırmaya göre Bulgaristan vatandaşının yaklaşık yüzde 99’unun sosyal platformlardan en az birinde profili olduğunu gösterdi. Bugün sizlerle bu sosyal ağlardaki yayınlananlara göre vatandaşımızın psikolojik portresini çizmeye çalışacağız.
Size göre vatandaşımızın bu sosyal ağlara bir bağımlılığı var mı?
“Ben böyle bir genelleme yapamam, Bulgarlar hakkında.Çünkü bağımlı olanlar da bağımlı olmayan insanlar da var. Bu bütün dünyada böyledir. Bana başvuranlar arasında hiçbir profili olmayan insanlar var. İkinci tür tamamen anlamsız şeyler yayınlayanlar ve üçüncü tür var, onların paylaştıkları herkes için çok faydalıdır.”
Size göre sosyal medyada kimler en aktif? Sizin gözlemleriniz?
“Hayatta en huzursuz, en yalnız kişilerdir. Akşam yemeğinin resmini paylaşanlar. Yemek tarifeleri veriyor...Bütün bir sayfayazmışlar. Bunu koymayın bunsuz olsun ta sonunda ne katacağımızı anlıyoruz. Bazıları sofrasını paylaşıyor. Bana göre bu insanlar ilgiye muhtaç. Onlar bir hayal kuruyorbiri içinbunun önemli olduğunu sanıyorlar. Aslında onlar kendilerini değerli bir kişi olarak hissetmiyor. Hayatta, ailede, yanlarındaki kişi için veya anababaları için. Yaşlarına göre. Aslına bağımlılık işte böyle meydana geliyor. Ekran bağımlılığı. “Geymır” dediğimiz oyuncular bilgisayar oyunları oynayarak aslında gerçeklerden kaçıyorlar. Bunun temelinde de bir travma olabilir. Örneğin terkedilme korkusundan doğan travma.”
Yaklaşık her gün “selfi” yapıp bunu paylaşanlar konusunda ne diyebilirsiniz?
“Tam da bu her gün “selfi” yapanlar en mutsuz insanlardır. Genelde hep gülümseyen simalar. Diyeceksiniz bir masalda yaşıyorlar. Tam da bu insanlar bana başvurduklarında görüyorum ki çok mutsuzlar.”
Sosyal ağlar ile fazla ilgilenmediğini iddia eden ama her şeyden haberdar olanlar hakkında ne düşünebiliriz?
“Bu insanlar benim gözlemlerime göre çocukluğunda baskı altında yaşamışlar. Ama daha o zaman bir yolunu bulup kendi istediklerine ulaşabilmeyiöğrenmişler. Örneğin babası tarafından gün be gün tacize uğrayan bir çocuk, yani ne yaparsa yapsın hep yanlış adım atar gibi hep eleştirilen, hiç olumlu değerlendirme görmeyen bir çocuk büyüdüğünde aslında daha çocukluğundan olumsuzların geçmesini bekleyip istediğine ulaşırlar. Bu insanlar daha sonra hayatta kendi görüşünü açıkça söylemekten hep kaçınır ama aslında olup biten şerle yakından ilgilenir. Ama katılmaktan kaçınırlar. O çocukluğundaki travmadan dolayı onlar günümüzde de korkarlar ya bir şeyler yazarsam, yanlış ise, ya bana gülerler ise, beni aşağılarsalar,eleştiren olursa. Ama aslında çok isterler başkaları gibi olmak. “
Kendimizi tamamen yabancı kişiler önünde açmak uygun bir davranış mı?
“Ben kişisel hayatımızı sosyal platformda açığa çıkarmanın anlamını görmüyorum. Sosyal ağlar çok anlamlı olabilir. İnsan algıladığı şeyleri, kavramlar, keşifleri paylaşabilir. Ve bunlar diğer insanlar için çok ilginç ve yararlı olabilir. Benim meselaBsosyal platformlarda duracak vaktim yok. Genelde bir kaç takip ettiğim çok kaliteli insanların paylaştıklarını takip ederim. Mesela birinin sözlerini aktaranları, parantezler içinde düşünceler okumayı sevmem. Evet çok derin anlamlı olabilirler, bütün her şeye katılabilir olsam da, daha parantez işareti gördüğümde çıkarım. Benim tavsiyem sofraları, yemekleri,süsleri fotoğraflarını görünce, bunları açmayın geçip gitsinler. Bir hijyen diyelim buna, iletişim hijyeni.”
“Sosyal ağlara bağımlılığın kökünde tüm diğer bağımlılıkların temelinde olanlar gibi. Alkol, sigara, uyuşturucu, yemek, duygusal bağımlılık gibileridir. Tümünün kökü aynıdır.
Evet tedavi edilir. Ama insan tek başına çok zoratlatabilir. Anababalar da tek başına başarmazlar. Aslında anababalar denese de çok zor çünkü sorun aslında onlardan kaynaklanıyor. Dışardan müdahaleye gereksinim var.
Önce psikologlar sonra işler derinleşince psikiyatristler katılmalı. Bu çok önemli sonuca varmak için.
Benim de çalıştığım gençler var. Şu anda 20’i yaşının üstünde çok akıllı, bilgili bir kaç genç ile çalışıyorum. Ev ödevleri veriyorum, onları yapıyorlar, büyük adımlarla ilerliyorlar. Kısa bir dönem içinde artık bilgisayar önünde oturmayı değil, dışarı çıkmayı tercih ediyor...
Anababalara tavsiyem: Çocuklarınızı gerçek yaşamdan çıkarmayın sanal dünyaya itmeyin. Çocuklarınızı kaybetmeyin.
Söyleşi: Ayşe Latif
Türkçesi: Müjgan Baharova
Fotoğraflar: pixabay, arşiv
İklim değişikliği küresel bir olay olup dünyanın her köşesinde kendini gösteriyor. Bunun son örneği, İspanya’nın Valencia bölgesini vuran sel felaketi oldu. Avrupa’da son 50 yılın en feci seli olarak değerlendirilen bu doğa afetinde yüzlerce kişi..
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..