Bulgaristan, National Geographic’in yeni belgesel dizisinde odak noktası altı ülkeden biri olacak. National Geographic ekibi, “Gökyüzünden Avrupa” belgesel dizisinin yeni bölümlerinde Eski Kıta’nın göklerden muhteşem görüntülerini sergilemek üzere bir kez daha gökyüzüne çıkacak. Ülkemizin yanı sıra Sırbistan, Romanya, Danimarka, İskoçya ve Belçika da projede yer alacak.
18 Eylül’de başlayacak olan belgesel dizi, Bulgaristan’ın zengin kültürü, farklı doğası ve modern mühendislik başarılarını gözler önüne sunarak başlayacak. Tüm bu görüntüler ise en gelişmiş dron teknolojisi ve profesyonel pilotların becerileri ile yapılacak.
Bulgaristan’a adanmış bölümlerin çekimlerinde ana dron pilotu olarak Fotoğrafçı Vladislav Terziyski yer aldı. BNR’nin Hristo Botev programına konuşan Terziyski, bir saatlik belgesel serüvende bizleri nelerin beklediğine dair ipuçları verdi:
“Bulgaristan’ın farklı yerlerinde gelişen, dört mevsimden kareleri yansıtan dokuz küçük hikayenin yardımı ile oldukça farklı şeyler göreceğiz. Ülkemizin en yüksek zirvesi olan Musala’ya çıkacağız ve bunu kış ayında yapacağız. Denize de gideceğiz, Burgas’ın yakınlarında bulunan, tamamen atık ve geri dönüştürülmüş malzemelerden inşa edilmiş ve yerel halkın Karadeniz sahillerini plastikten temizleme çabalarının bir örneği olan balıkçı köyü Çengene Skele’yi ziyaret edeceğiz. Özetlemek gerekirse film, gerçek anlamda ilginç insan hikayeleri aracılığı ile ülkemizin çeşitliliğini yansıtacak. Dron çekimlerinin yanı sıra, sabit kamera ile yerden yapılan görüntüler, hayvana, insana veya belirli bir yere monte edilmiş ekstrem kamera ile çekimler de olacak.“
Bulgaristan’ın “gökyüzünden” hikayesi antik Perperikon’un gizli sırları ile başlayacak ve izleyiciler, arkeolog Prof. Nikolay Ovçarov ve ekibinin saha çalışmalarını takip etme fırsatına sahip olacaklar.
Filmde ayrıca Veliko Tırnovo’nun simgelerinden birine dönüşen “Ses ve Işık” performansı da gösterilecek. Varna’daki “Sveto Uspenie Bogorodiçno” Katedarali ve kubbelerinin altınla kaplanma süreci de gösterilecek.
Vladislav Terziyski, belgeseli çeken ekibi en çok zorlayan çekimlerden birinin, meteorolog Zahari Nedyalkov’un Musala Dağı'ndaki meteoroloji istasyonuna kadar, her zaman kat ettiği yedi saatlik karlı yürüyüş olduğunu paylaştı.
Filmde bir de Petar Dunov’un takipçilerinin her yaz Rila Dağın’da Yedi Göller’de yaptıkları Panevritmia ritüeli sırasındaki mistik dansı yukarıdan görebileceğiz.
Bir yandan ilk Bulgar gökdeleni olan Sofya’daki 49 katlı, 202 metre yüksekliğindeki henüz tamamlanmamış Sky Fort'un görüntüleri, diğer yandan ise Buzluca Anıtının tarihi ve onu kurtarma, restore etme çabaları ile karelerde kodlanmış zamanın zıtlığını göreceğiz.
Vladislav Terziyski şunları paylaştı: “En keyif aldığım çekimler, tüm kötü hava koşullarına ve esen kuvvetli rüzgara rağmen Musala’daki olanlardı. Bir yandan kış olduğu için, diğer yandan da şahsen tanıdığım ve çok saygı duyduğum bir insanı fotoğraflıyordum, oldukça ilkel bir his ortaya çıktı. Rila’da Yedi Göller’de de çok güzel ve keyifliydi. Anlaşılan dağlar beni çekiyor.”
Fotoğrafçı, her hikaye ve mesleki deneyimle, kendi ülkemize dair bilgi ufkumuzu genişleten yeni bir şeyler öğrendiğimizi dile getirdi.
Avrupa’daki izleyiciler Bulgaristan’la ilgili filmde ne mi görecek?
“Birçok ilginç yeri ve yıl boyunca yapılacak çeşitli etkinlikleri olan, farklı bir ülke olarak görecekler” dedi fotoğrafçı Vladislav Terziyski.
Yazı: Vesela Krısteva
Çeviri: Bedriye Haliz
Foto: Facebook /Vladislav Terziiski Photography“Nova” TV’ye konuşan Turizm Bakanı Evtim Miloshev , “Önümüzdeki kış sezonunda Bulgaristan'a 2 milyondan fazla yabancı turistin gelmesi bekleniyor” dedi. Bir günlük ve transit geçişler de dahil olmak üzere, toplam yabancı ziyaret sayısının..
Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar. Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor...
Doğu Rodoplar’ın büklümlerinde saklı olan Pçelarovo köyünde anlatılan rivayete göre eskiden bölgede bulunan asırlık meşe ormanları ve ceviz ağaçlarının kovuklarında yaban arıları kendilerine yuva yaparmış. Köyün adından da anlaşılacağı üzere..