24 yıldan beri ABD’de yaşayan soydaşımız Boris Borisov 32 yaşındayken Kaliforniya’ya gitti. Plovdiv Tarım Üniversitesini bitirdikten sonra bir yıl tasfiye kurulunda, sonra Veliki Preslav’da da çalıştı. Bu, Bulgaristan için zor bir dönemdi - iş yoktu, enflasyon yüksekti...
"O zaman tarım ve şarapçılık okumuş üniversiteliler için ABD’de 6 aylık bir eğitim programı vardı. Başvurum onaylandı ve ben Kaliforniya’ya gittim. Her şey çok ilginçti. Kaliforniya’nın Şumen ve Razgrad bölgeleri beraber alınınca oluşan bir yüzölçümünü oluşturan Napa ve Sonoma bağ vadilerinde 2000’den fazla şarap mahzeni var.
Karşıma bambaşka bir dünya çıktı. Farklı evlere yerleştirildik. Evsahipleri bize büyük misafirperverlik gösterdi. Kendimi kendi evimdeymiş gibi hissediyordum. Büyük bir şarap mahzeninde çalışmaya başladım. Program tamamlanmadan önce Yeni Zelanda’ya gittim. Uzatılması mümkün olduğundan program daha 6 ay devam etti. Bundan sonra Bulgaristan’a döndüm ve 4-5 yıl burada kalınca yeniden ABD’ye döndüm. Bulgaristan’da da, ABD’de de kendimi iyi hissediyordum. Orada daha fazla çalışmış olduğum için hatta daha iyiydim’ diye anlattı Boris Borisov.
Mesleğine dönüşen şarapçılığı konuşurken sen Amerikalılara birşeyler öğrettin mi? sorusuna şu cevabı verdi Boris:
"Belki de çalışkanlığı onlara öğrettim. Ama Amerikalılar çalışkandır, diyebilirim. Şarapçılık sektöründe orada işçi olarak genellikle Meksikalılar çalışır. Menajerler ise ABD, Güney Afrika, Fransa, hatta Bulgaristan’dan geliyor. Sıradan bir işçi olarak işe başladım, teknolog yardımcısına yükseldim. Şarap insanları birbirine bağlıyor. Bir arkadaşımın deyimiyle bizim binlerce dolarlık şaraplar tatma fırsatımız olduğu için uğurlu sayılırız’ dedi.
Boris Borisov’un uzun yıllık bir hobisi de var: foroğrafçılık. Şöyle konuştu:
"Fotoğraf yapmak daha gençlik yıllarımdan beri çok sevdiğim bir uğraştır. ‘Golden state’ (Altın eyalet) adlıyla bilinen Kalifornyia’nın doğası çok güzeldir. Eyaletin zengin tabiat kaynakları, varlıkları mevcuttur. Batı yer küresinin ‘Death Valley’ - ‘Ölüm Vadisi’ adıyla bilinen en alçak noktası, Amerika’nın kıta sahanlığındaki en yüksek zirvesi olan 4500 metrelik Mount Whitney de orada bulunur. ‘Ölüm Vadisi’nde fotoğraf çekmeyi çok severim. Mars’ı andırıyor- herhangi bitki örtüsü yok, insan yok. Orada Amerika için 54-55 derecelik en yüksek sıcaklıklar ölçülmüştür. Orası çok güzeldir, farklı renklere bürünmüştür. Hatta göl ve vahalar mevcut. Sık sık oraya gidip çadır kuruyorum. Vadinin en alçak noktasında bir kaplıca bulunur."
"ABD’ye gitmeseydin hayatının nasıl gelişmiş olacağını düşünüyorsun’ sorusunu şöyle yanıtladı Boris:
"Buna cevap vermek zordur. Bu gidişim olmasaydı, belki bu kadar çok seyahat edemeyecektim. Amerika’nın çok güzel bazı eyaletlerine gittim. Kaliforniya’ya gitmeseydim, Avustralya ve Yeni Zelanda’yı da ziyaret edemeyecektim. Öte yandan, Bulgaristan’ın da çok güzel tabiatı var, ama yurt dışına gitme olanağı olmayan bazı insanlar buna gerekli değeri vermiyorlar."
Şimdi yılın yarısını Amerika’da, diğer yarısını Bulgaristan’da geçiren Boris Borisov, ‘Traditsiya’ kulübüne üyedir. Bunu şöyle anlattı:
"On yıl önce Preslav kulübüne üye olduğumda 5 kişiydik, şimdi ise klübün 57 üyesi var. Klüpteki çalışmalar benim için gerçek eğlence kaynağıdır."
Bulgaristan’da kendini çok daha iyi hissettiğini, 20 yıl sonraki hayatını burada gördüğünü belirten Boris Borisov, "Amerika’da TIR şoför kurslarını bitirdim ve 2 yıldan beri bütün ülkeyi geziyorum. Bu yıl şimdiye kadar bulunmadığım Maine eyaletine gittim’ dedi.
"Ben iyimser, mutlu bir insanım. Hayatımızda her şey bir şans, fırsat ve kısmet meselesidir. Her insan kendi hayatına sahip çıkmalı, bunu Amerika’da öğrendim. ABD’de insanlar bize göre çok daha pragmatiktir ve her şeyden önce kendi gayrerlerine güveniyorlar. Biz, Bulgarların ise daha çok devletten beklentilerimiz var’ dedi sözlerinin sonunda Kaliforniya’da yaşayan Boris Borisov.
Yazı: Diana Tsankova (BNR Şumen Radyosu’ndan Julieta Gerova'nın röportajından derleme)
Türkçe’ye çeviren Neli Dimitrova
Foto: özel arşiv
Yaşadığı yerin kültürel ve dini zenginliğini temsil eden, barış ve sevgi mesajlarını resim ve yazılarıyla duyuran bir kızla tanışacağız- Dilek Yüksel. Dobruca ovasının Tervel şehrinden olan Dilek, "Yordan Yovkov" okulunda 11. sınıf öğrencisi...
Edirne Trakya Üniversitesi (TÜ) Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Yıldırım, 1878’den günümüze kadar Bulgaristan'dan Türkiye’ye göçler konusundaki çalışmasını BNR Türkçe Yayınlar Bölümünde “Sizden bize, Bizden size” programında..
Dağlarında, ormanlarında, meralarında yetişen bir birbirinden farklı ağaç, çiçek ve şifalı bitkiler sayesinde Avrupa’da en kaliteli ve çeşitli arı balı türlerine sahip ülkemiz Bulgaristan’da farklı bölgelerden farklı nesillerden..
Yaşadığı yerin kültürel ve dini zenginliğini temsil eden, barış ve sevgi mesajlarını resim ve yazılarıyla duyuran bir kızla tanışacağız- Dilek Yüksel...