Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2024 Tüm hakları saklıdır

Sofya’daki Kızıl Ordu anıtında tarih ve efsaneler iç içe

7
Photo: BTA

Jean Coctoeau’nun tarihçilerin kanını donduran vecizesine göre tarih, sonunda yalanlara dönüşen gerçekler, efsaneler ise sonunda tarihe dönüşen yalanlardır. Sofya’da bulunan Kızıl Ordu anıtı ile ilgili yaşanan gerginliği de bu deyimle anlatmak mümkün.

Tarihe bir göz atacak olursak 5 Eylül 1944 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, savaş ilan ettiği Bulgaristan’ı işgal etti. Hükümet, Bulgar ordusuna direnmeme emrini verdi. Ülkemiz, Üçüncü Reich dahil olmak üzere II. Dünya Savaşı’ndaki tüm büyük güçlerle savaş halinde olmak gibi bundan önce yaşanmamış bir duruma düştü. Kızıl ordu Bulgaristan topraklarındaki askeri eylemlerde bir askerini bile kaybetmedi. Diğer tarihi bir gerçek ise Üçüncü Bulgar Çarlığı’nın, 1 Mart 1941 tarihinde Nazi Almanyası ile zorla mütteffik olmaya mecbur edildiği sırada Yosif Stalin’in başında bulunduğu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin de Hitler ile mütteffik olduğudur. 1941 yılının 22 Haziran tarihinden sonra Berlin’in yaptığı baskıya rağmen Çar III. Boris’in Sovyetler Birliği’ne savaş ilan etmeyi kabul etmeyip Doğu Cephesine Bulgar askerleri göndermediği de bir gerçektir.


Kızıl Ordu’nun Bulgaristan’ı faşizmden kurtarmış olduğu iddiası ise gerçek değil, yalandır. Ülkede otoriter rejim oldu. Ancak monarkın ölümünden sonra rejim bile havada kaldı. Bulgaristan’da hiçbir zaman faşist yönetim olmadı. Sovyet ordusu, demokrat başbakan Konstantin Muraviev’in başında olduğu meşru koalisyon hükümetini devirdi. Sovyet ordusu, Bulgar komünistlerin organize ettikleri bir darbeye destek verdi. Kimon Georgiev’in hükümeti işbirlikçi olup işgalciye hizmet etti. Sovyetler Birliği’nin terör uygulayarak Bulgaristan’ın başına getirdiği Stalin yanlısı yönetim, Soğuk Savaş döneminde ülkeyi Moskova’nın uydusu haline getirdi.

Sofya’daki Sovyet Ordusu Anıtı, 1954 yılında komünist darbenin 10. yılı vesilesi ile “kurtarıcı” olarak gösterilen işgalcinin sembolü olarak dikildi. 1989 öncesinden kalan efsanelerreddedilip unutulsaydı eğer anıtın akıbeti ile ilgili günümüzde yaşanan problemler olmazdı. Anıtın önündeki yazının “Hey Bulgaristan, kimsenin seni ne esir etmesine ne de kurtarmasına izin verme!” şeklinde değiştirilmesi yeterli olurdu. Daha 1878 yılında Kurtuluş sonrasında modern Bulgaristan’ın kurucuları bu gerçeği acı verici bir şekilde kavramıştır.


Anıtların dikilmesi ile gelecek nesiller somut bir tarihi olayın anısını canlı tutmaya çağırılır. Oysa tarihi olayların kuşku duyulmadan inanılan efsaneler şeklinde anlatılması sık rastlanan bir durumdur. Şimdiki tartışmalar sırf anıtın kaderine değil, toplumu bölmeye devam eden geçmişle ilgili sembol niteliğindeki efsanelere ilişkin olmakta. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, bu tartışmaların ateşlenmesine yol açtı, çünkü geçmişle ilgili yapılan değerlendirme, günümüz anlayışı ve gelecek beklentisinin oluştuğu zemindir.

Soru – Bulgaristan’da hala yeni dış işgalcı “kurtarıcı” gücün yardımı ile iktidara gelmeyi bekleyen siyasetçi ve partiler var mı?

1990 yılını izleyen dönemde Sofya, Bulgaristan’da bulunan Sovyet anıtların akıbetine ilişkin Moskova ile anlaşma fırsatını kaçırdı. Ülkemiz bu anıtların muhafaza edilmesine mukabil 1944 yılında kaçırılan Bulgar arşiflerinin iade edilmesini isteyebilirdi. İçişleri ve dışişleri bakanlıklarının arşifleri bu bağlamda özellikle değerli ve önemlidir. Bu arşiflerde bulunan ve yayınlanması ihtimali Moskova’da hala korku uyandıran bu belgeler, tarihi gerçeğin asıl koruyucusu ve abidesidir. Vladimir Putin’in neo-imparatorluk rejiminin özellikle İkinci Dünya Savaşı dönemi olmak üzere tarihin Stalinist usulü yorumlanmasına dönmesi, manidardır. Aynen komünizm döneminde olduğu gibi şimdi de Rus tarih bilimi, ideolojinin hizmetçisi haline getirildi. Yerlerinden sökülen anıtlar restore edilerek rehine olarak muhafaza edilmeli. Onlar, Bulgar arşifleri ile mukabele konusu olabilir.


P.S. – Kızıl Ordu’nun anıtı ile ilgili gelişmelerin Sofya’da “1300 yıl Bulgaristan” abidesinin kaldırılmasının tekerrürü olması, üzüntü vericidir. Kamuda uzlaşma, siyasette ise yetenek eksik olduğu için uzun zaman kendi kaderine bırakılan anıtlar yerinden kaldırılırken beceriksizliğin yol açtığı tahribat gerekçe gösteriliyor.

Çeviri : Tanya Blagova

Foto: BTA, BGNES


Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Antarktida iklim değişikliğin motorudur

İklim değişikliği küresel bir olay olup dünyanın her köşesinde kendini gösteriyor. Bunun son örneği, İspanya’nın Valencia bölgesini vuran sel felaketi oldu. Avrupa’da son 50 yılın en feci seli olarak değerlendirilen bu doğa afetinde yüzlerce kişi..

Eklenme 04.11.2024 12:50

Halkı Aydınlatanlar günü ve çağdaş boyutu

Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz.   Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..

Eklenme 01.11.2024 05:30
Amanda Paul

Moldova, Avrupa yanlısı bir gelecek seçti, ancak bunun sağlamlaştırması cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna kaldı

Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..

Eklenme 31.10.2024 07:58