Bulgaristan'da nesiller boyu okurun sevdiği yazar Yordan Radiçkov hayatta olsaydı bugün 95. yaş gününü kutlayacaktı. 2004 yılında hayata veda eden sevilen yazar Radiçkov'a özel 2014 yılında yayınladığımız bir yazıyı dikkatinize sunuyoruz:
Ocak 2014’te, bilge yazar Yordan Radiçkov’un dünyadaki misyonunun sona erdiği ve hayatta iken “herhalde sıkıcı bir yer” dedği cennete göç etmesinden 10 yılın geçtiğini hatırlayanlar azdır. Ancak şimdi, 24 Ekim’in yaklaştığını ve nesir yazarının aramızda olsaydı 85 yaşına basacağını bir çok kişi hatırladı. En büyük hayran okuyucuları Radiçkov’un hayatta olmadığını inanmıyorlar ve belki de bundan dolayı dünyaya geldiği sabahı kutluyorlar güneş batımında ise onunla vedalaşıyorlar. Severleri, vefat eden kişinin doğum gününde değil ölüm yıldönümünde anılma kuralını tanımıyorlar. Yazarın kitapları farklı dillerde tercüme edilmiştir ve günümüze dek farklı topraklarda “ serçe çeteleri” gibi uçmaktadırlar. Bu uçuş sonsuzdur- doğduğu yer Kuzeybatı’nın Kalimanitsa köyünden havalanıp Paris’e iniş yapıyorlar ve tekrar dönerek Prag üzerinden Sibir’e kadar, Pekin’den Stockholm’a kadar ve yeniden burada Sofya’nın düz ovasında soluklanıyorlar. Edebiyat eleştirmenleri, günümüzde de ısrarla kıssalarını çözmeye ve uçsuz bucaksız hayal gücünün kodlarını bulmaya çalışıyorlar, fantastik başlangıç ve büyüyü tartışıyorlar, ancak Radiçkov harika bir anlatıcı olmasının yanısıra harika bir muhattabtır. Verdiği demçlerde o derece büyüleyicidir ki, onu okuduğun ya da dinlediğin zaman kelamının etkileyici gücünü hissediyorsun.
“Bu yalnızlık üstümüze nasıl çöktü?”
“Hmmm, biz içimizde taşıyoruz onu. Üstümüze çökmedş, gökten inmedi. Biz yalnızlığı içimizde taşıyoruz ve bazen yüzeye çıkıyor ve böylece yayılıyor.
Yalnızlığa karşı deva var mı, yoksa deva sırtımızı çevridiğimiz kardeşlerimizin arasında mı?
Yalnızlığın devası var tabi ki. İnsan yalnız kalmamalıdır. Benzerlerine dönmesi lazım. Bütün insanlar kardeş değiller mi?
Yaratıcının önünde kardeştirler. Işığın önünde kardeşler, ancak aş mücadelesinde Bulgar sanki yalnız kaldı, eğer ruhunun sesini dinleseydi öğrenebileceklerimiz olurdu.
Radiçkov’un örneklerindeki sadelik kasıtlıdır- yazar daha fazla yurttaşından anlaşılmak istiyor. Kelimelerinin Işığı göreöeyen daha fazla insana ulaşmasını istiyor.Ona göre Doğa’nın gücünü göremeyen sanatının gücüne değer veremez. Büyük Bulgar: “ Sanat her zaman doğa ile münakaşa ve yarışma olmuştur. Çünkü doğa insanın hayal gücünü kışkırtıyor. İnsanın hayal gücü hiç bir doğa resminin karşısında kayıtsız kalamaz ve her zaman kendisinden bir şey eklemeyi, İlahi huzuru zenginleştirmeyi düşünüyor. Başka bir yerde yazar O’nu büyük harfle yazmadan “Ben şahsen insanın putperest olduğu gençlik yıllarını tercih ediyorum. Yazarların yaşlılık döneminde nasıl çalıştıklarına bakıyorum.. Hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu bilen iyi birer Hıristiyan olatak yazıyorlar . Oysaki insanın gençlik yılları barbarlıkla doludur. Günahtan başka bir şey yoktur. Af, yaşlıların uydurduğu bir şeydir. Daha sonra insanın artık hata yapmadığında, af, merhmet diliyor.”
Radiçkov’un “Pupavo vreme”(Pupavo havası) başlıklı hikaye kitabı vardır.Yazar başlıktaki metaforu şöyle açıklıyor:” Pupavo gelişmemiş bir şeydir. Zaman da hiç bir fikir üretmeyebilir ve infantil kalabilir...”
Arjantili bir şairin şiirini hatırlıyorum: “taş ve odunla beni öldürebilirler, ancak ben ise kelimelerle bile onları yaralayamam”. Bu beni o zaman çok etkilemişti.
Ruhumuza nasıl yardım edelim? Nasıl bir merhem bulalım ki bu kadar acıması?
İlk önce ağrının nerede olduğunu tespit etmeliyiz. Daha önce de söylemiştim , biz daha fazla fiziki ve daha az manevi acı çeken bir halkız. Belki de tam orada hayatımızla ilgili bir çok gerçek gizlenmektedir.
Yordan Radiçkov’dan alıntılar, yayın basın medyasında yıllar içerisinde çıkan röportajlar ve söyleşilerini içeren“ Skitaşti dumi”( Dolaşan kelimeler) kitabındandır.
Çeviri: Ergül Bayraktar
Bu yılın prestijli uluslararası Bright Mind Award Ödülü’nü kazanan iki bilim insanından biri Harvard Üniversitesi’nde Pol itik Ekonomi Profesörü Stefani Stançeva oldu . The Harvard gazette’nin haberine göre, ödül 14 Kasım’da Berlin’de..
Eva Velikova , d ünyanın en yüksek şelalesi olan Salto Ángel Şelalesini fethetmeyi başaran ilk Bulgar kadını oldu. Tüm bu macera„ bir yıl önce Kasım ayında yaklaşık 2 hafta sürdü, ancak Bulgar kadını hakkında haber ancak şimdi..
Hemen hemen her erkek çocuk, erken yaşlardan itibaren arabalara ilgi gösterir. Farklı araba marka ve modellere aşina olduktan sonra ise çocuklar ebeveynlerine sıkça meydan okuyarak, yanlarından geçen arabayı tahmin etmelerini isterler. Erkek çocukların..