Namaz kılmak, her Müslümanın boynunun borcudur ve insanın bizzat yerine getirmesi gereken bir ibadettir. İslâm’ın esasları arasında imandan sonra gelen en önemli sorumluluktur.
Namaz bir ibadet olması sebebiyle belirli kuralları vardır ve kurallar taabbudîdir, yani Allah ve peygamberi Hazreti Muhammed’in bildirmesi veya göstermesiyle kurallar belirlenir. Namazın şartlarından bir vakittir. Bu da namazın belirli vakitlerde kılınması demektir. Farz olan beş vakit namazın kılınacağı vakitler, Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberimizin sözleri ve uygulamasıyla belirlenmiş, vakit sınırları ortaya konmuştur. Cenâb-ı Allah “muhakkak ki, namaz belirli vakitlerde kılınmak üzere farz kılınmış” buyurmakla namazı belirlenen vakti içerisinde kılınmasının önemini ortaya koymuştur. Vaktinde kılınan namaz eda edilmiş olur, yani üzerimizdeki borç ödenmiş olur.
Ancak insan farklı sebeplerle namazını vaktinde kılamadığı durumlar yaşayabilir. Nitekim Peygamber Efendimiz Hendek Savaşı sırasında çatışmaların yoğunluğundan dolayı ikindi namazını vaktinde kılamamış, bir defasında da sefer yorgunluğundan yolda istirahat ederken uyuyakalarak sabah namazını kılamadan güneş üzerlerine doğmuştur. Bu durumda Peygamber Efendimiz, ilk fırsatta namazını vakti geçmiş bile olsa kılmıştır. Böylece kılınamayan namazı kaza etme söz konusu olmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, uyuyup kalma sebebiyle veya unutmaktan dolayı namazı kılamamanın Allah katında bir sorumluluğu olmaycağını da ifade etmiştir.
Bu ve benzer sebeplerden dolayı İslâm alimleri, kılınamayan namazların borç olarak insanın zimmetinde kaldığı ve ilk fırsatta (fevrî olarak) vakti dışında bile olsa kılınmaları gerektiği, borcun gecikmeli de ödenmesi gerektiği konusunda görüş birliğine varmışlardır. Buna da namazın kazası denmektedir.
Buraya kadar söylenenler, namazı vaktinde kılmamak için geçerli bir mazeretin olduğu durumlardır ve böyle hâllerde sorumluluk, ceze vs. söz konusu değildir. Ancak bir de herhangi bir geçerli mazeret olmadan kılınmayan, terk edilen namazlar vardır. Bunlardan dolayı itap, büyük bir ceza söz konusudur. Böyle olunca Müslüman namazını vaktinde kılma gayreti içerisinde olmalıdır. Her şeye rağmen gerek vurdumduymazlık, gerek tembellik ve gaflet, gerekse herhangi bir başka geçersiz mazeret sebebiyle namazını vaktinde kılmayanlar, Yaradana karşı borçlarını ödemek için ilk fırsatta namazlarını kaza etmelidirler. Bu durum, cezayı silmez, ama cezanın daha büyümesini engellemiş olur.
Her hâlükârda insana yakışan, namazını vaktinde kılması ve Yüce Sevgili ile vaktinde buluşmasıdır... Sevgiliyle gençken buluşmak yaşlandıktan sonra buluşmaktan iyidir. Buluşma zamanına ulaşamama ihtimali de vardır. O yüzden vaktinde secde edip Yaradana yaklaşalım...
İslâm dini, insan dünya ve ahiret saadeti ve huzuru, özellikle de ölümden sonra başlayan ve sonsuz bir hayat olan ahirette kurtuluş, güzel bir hayat ve yüce makamlar sağlamaktadır. Bunun gerçekleştirebilecek imkânları Allah Teâlâ insana sunmaktadır. Ama..
İslâm dini, insana faydalı olan birçok şey gibi, ateşi de nimet olarak ele almaktadır. Çünkü ateş sayesinde insan ısınmaktadır, yemeğini pişirmektedir ve karanlıktan aydınlığa kavuşmaktadır. Böyle önemli bir nimet olan ateşi Kur’ân-ı Kerim..
Kur’ân-ı Kerim’de kendisinden söz edilen ve hatta ismini taşıyan bir sure bulunan önemli ve gizemli bir şahsiyet vardır. Lokman adını taşıyan ve hakkında neredeyse bilgi bulunmayan bu şahsiyet, Kur’ân-ı Kerim’in 31. suresi olan 34 ayetlik Lokman..
İslâm dini, insan dünya ve ahiret saadeti ve huzuru, özellikle de ölümden sonra başlayan ve sonsuz bir hayat olan ahirette kurtuluş, güzel bir hayat ve yüce..