Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2025 Tüm hakları saklıdır

Cuma öğleden sonra

Maneviyat ve irfan kaynağı hayırsever: Gerlovalı Şeyh Ali efendi

Şeyh Ali Efendi'nin türbesi
Photo: Vedat Ahmet özel arşiv

Cenâb-ı Allah, İslâm dinini insanlara kendi aralarından seçtiği kul ve peygamber Hazreti Muhammed vasıtasıyla tebliği etmiştir. Onun etrafında yetişen ve her biri yıldız misali olan ashabı, kendisinden öğrendikleri ve gördükleri İslâmî ilke, değer ve davranışları kendilerinden sonra gelen nesillere aktarmışlardır. Sonraki nesiller de görüp öürendiklerini nesilden nesile aktararak İslâm’ın aslına uygun olarak bozulmadan ve değişime uğramadan günümüze gelmesini sağlamışlardır. Nesilden nesile İslâmiyet’i yaşayarak aktarma görevini yerine getiren her bir kişi önemli bir şahsiyettir, bu bakımdan kendilerini tanımak ve onları tanıtmak da bir o kadar önemlidir. Pek tabiî, bütün bu önemli şahsiyetleri tanıyıp tanıtmak bir insanın ömrünü çok aşacak bir zaman gerektirmektedir. Fakat en azından bir kısmını, kalbur üstü diyebileceklerimizi veya etrafımızdan olanları tanıyıp tanıtmak da önemlidir ve bir vefa borcudur.

Bizim topraklarımızda yetişen nice ferasetli alim, faziletli şahsiyet, menkıbelere konu olmuş veliler var. Ne yazık ki, bunların çok azını tanımaktayız. Bu yüzden imkânı olanların, İslâmiyet’in günümüze ulaşmasında katkısı olan bu şahsiyetleri tanıması ve tanıtması, onların gösterdikleri kutlu çabayı anlaması bir vefa borcudur. Söylenenlerden hareketle Gerlovo bölgesinde yetişmiş, İstanbul ve Hicaz’da manevî eğitim almış ve sonra da İstanbul’un saygın kanaat önderlerinden, manevî rehberlerinden ve irfan kaynaklarından biri olan, ama ne oralarda yeterince bilinen ne de buralarda tanınan Şeyh Ali Efendi’yi tanıtmak babından birkaç hususu paylaşcağız.  

Plastina camisi

İstanbul’daki Nakşibendî tarikati şeyhlerinden biri olarak şöhret bulan Şumnulu Şeyh Hacı Ali Efendi adıyla tanınan zât, o yıllarda Şumnu kazası Gerlova nahiyesi Muytaplar/Mutaflar köyünde 1800’lü yılların başlarında dünyaya gelmiştir. Bu köy, şimdi Tırgovişte ili Omurtag belediyesine bağlı Plastina köyüdür. Ancak Ali Efendi, İstanbul’da ve tasavvufî çevrelerde doğduğu dönemde köyünün bağlı olduğu Şumnu (bugünkü Şumen) kazasına nisbetle tanınmıştır. Plastina köyü, Gerlova yöresinde bulunması sebebiyle Şeyh Ali Efendi’yi Gerlovalı olarak tanıtmayı uygun gördük.

Yaşadığı dönemde İstanbul’un tanınmış manevî öncülerinden biri olan Şeyh Ali Efendi’nin doğduğu köyle bağlantısı, bazı arşiv belgeleri ile köyünde yaptırdığı çeşme ve yeniden inşa ettirdiği caminin kitabelerinden anlaşılmaktadır. Meselâ, 18 Kasım 1857 tarihinde yazdığı bir mektubundan Ali Efendi’nin babası Abdi adında bir şahıs olduğu anlaşılmaktadır. Ancak bazı belgelerde babası Abdullah olarak da zikredilmektedir. Ayrıcaa doğduğu köyünde Ömer adlı bir kardeşinin olduğu ve birlikte sahip oldukları keçiler ve tarlaların bakımı ve ziraatiyle uğraştığı kaydedilmiştir.

Plastina Şeyh Ali Efendi Çeşmesi

Ali Efendi, küçük yaşta köyünden ayrılıp manevî eğitim almak için İstanbul’a gitmiştir. Bir müddet orada kaldıktan sonra 1831 yılında haccetmek amacıyla meşhur hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi ile birlikte Hicaz’a gitmişlerdir. Orada Nakşibendi tarikatinin Mekke’deki şeyhlerinden Hindistanlı Muhammed Can Efendi’nin müridi olup yıllarca kendisinden manevî eğitim alıp seyr ü sülûkunu tamamladıktan sonra tasavvufî eğitim verme konusunda yetkilendirilerek şeyhi tarafından icazet verilmiştir. Muhtemelen 1850 yılında şeyhinin vefatı üzerine veya daha önce manveî eğitim vermek, irşat hizmetlerinde bulunmak üzere İstanbul’a gönderilmiştir. Araştırmacı Server Revnakoğlu’nun naklettiği bir rivayete göre, bu görevlendirme, Sultan II. Mahmud’un dervişmeşrep, şaire ve hayırsever kızı meşhur Âdile Sultan tarafından yapılan talep üzerine olmuştur.

İstanbul’da bulunduğu sürece doğduğu köyle irtibatını sürdüren Şeyh Hacı Ali Efendi, zaman zaman oraya gidip kaldığı 1857 yılından mektubundan anlaşıldığı gibi, oraya 1859/1860 yılında bir çeşme yaptırarak doğduğu yere karşı vefalı olduğunu da göstermiştir. Ayrıca  doğduğu köyde harap durumdaki bir camiyi 1873-74 yılında yeniden yaptırarak bölgenin en güzel mabetlerinden biri hâline getirmiştir.

Osmanlı arşivinde bulunan 25 Şubat 1866 tarihli yazıdan anlaşıldığına göre, Tekirdağ civarında Hayrabolu köylerinden Öray köyü yakınlarında bulunan Kara Baba Türbesinin türbedarlık ve mütevellîliğini yapan Şeyh Hacı Ali Efendi, zaman zaman oraya giderek bakımıyla ilgilenmiş ve oğlu da kendisine yardımcı olmuştur. Ancak ikamet yeri İstanbul’dur. Bu konuya Sultan II. Mahmud dönemi ve sonrası saray mensuplarından olan Sâzkâr Kalfa’nın 5 Ekim 1860 tarihli vakfiyesi ışık tutmaktadır. Nitekim o tarihlerde İstanbul Çemberlitaş’ta Molla Fenarî mahallesinde ikamet eden Şeyh Hacı Ali Efendi, Sâzkâr Kalfa tarafından hürmet edilen bir kişidir. 


Zira Sâzkâr Hanım, Topçubaşı Bâlâ Süleyman Ağa tarafından İstanbul’un fethinden hemen sonra Sivrikapı’da kale surlarının yakınına yaptırılan ve zamanla harap duruma gelen Bâlâ Mescidini, cami ve tekke durumuna getirmek için tamir ettirip yenilemeye başlamış ve bu amaçla vakfının idaresi için mütevelli olarak Gerlovolu Şeyh Hacı Ali’yi tayin etmiştir. Ancak Sâzkâr Kalfa’nın vefat etmesi üzerine kendisinin de manevî büyüğü Şeyh Ali Efendi, Sâzkâr’ın başlattığı işi tamamlamıştır. Aynı camiye Sultan II. Abdülhamid’in analığı Piristû Kadınefendi de bir sıbyan mektebi inşa ettirip sonra da bir sebil/çeşme yaptırarak Şeyh Ali Efendi’ye saygısını göstermiştir. Bu eserlerin her biri günümüze kadar ulaşmış ve Bâlâ Külliyesi olarak amaçlarına uygun bir şekilde çalışmaktadır.


Gerlova’nın küçük bir köyünde doğan ve İstanbul’da kalpleri, saray ve haremde gönülleri fetheden Şeyh Ali Efendi, sadece nasihat yapmakla yetinmemiş, kendisi de birçok hayır işinde önde koşmuştur. Nitekim köyündeki çeşme ve camisi dışında, İstanbul’da bulunan bazı mallarını 1865 yılında görev yaptığı Bâlâ Camisi ve Tekkesine vakfederek oradaki dervişlere yemek ve Muharrem ayında aşure ikram edilmesini, mevlid cemiyetleri yapılmasını şart koşmuştur. Belki daha nice bilinmeyen hayırları da söz konusu olabilir.

İstanbul, Silivrikapı’daki Bâlâ Külliyesi’nin kapısı

Dikkat çekici hususlardan biri, Şeyh Hacı Ali Efendi’nin sahip olduğu manevî nüfuz ve otorite sayesinde Osmanlı sarayı ile yakın temasta olduğu ve haremdeki bazı kadınların kendisinin manevî evlâtları arasında bulunarak istifade ettikleri kesindir. Bu saraylılar arasında Sultan Abdülmecid’in Kadın Efendisi Servetfezâ Hanım da bulunmaktadır. Kendisine yazılmış mektuplarından aralarında manevî bir yakınlık, şeyh-müride ilişkisi söz konusu olduğu görülmekle beraber hanımefendinin dergâhta mevlid okuttuğu, kurbanlar kestirdiği ve düzenli yardımlarla hayırseverlik gösterdiği anlaşılmaktadır. Şeyh Ali Efendi’ye gönülden bağlı olanlardan birisi de Âdile Sultan’dır. Şaire sultan, şeyhinin dergâhına yardım olarak birçok hayırda bulunmuş  ve şeyhine özel bir muhabbet beslemiştir. Nitekim 1297/1880 yılında mürşidinin vefatı üzerine yazdığı mersiyede duygularını dile getirip vefatına da tarih düşmüştür:

Âdile bizden ola ışk u niyâz

Rûhuna takdîslerin efdali

Çıkdı bu târîhi dedi kırklar:

Vâsıl-ı Hak şeyhim Aliyy-i velî

Birçok insana manevî yolda rehberlik eden Gerlovoaı Şeyh Ali Efendinin önde gelen manevî evlâtları/talebeleri arasında kendisinden sonra postnişin olan oğlu Mehmed Sadeddin, Kazasker Mustafa İzzet, Piristû Kadınefendi, şaire Âdile Sultan, Servetfezâ Hanım, şair Mahir gibi şahsiyetler vardır.

En az üç çocuğu olan Şeyh Ali Efendi’nin torunu Mehmed Fahreddin Efendi de dedesinin dergâhında postnişinlik yapmıştır. 1880 yılında vefat eden Şeyh Ali Efendi, eşi Ayşe Sıddika Hanım, oğlu Mehmed Sadeddin ve şeyhinin oğlu Şeyh Said Can’ın da defnedildiği İstanbul’da yıllarca hizmet ettiği Bâlâ Camisi külliyesindeki türbeye gömülmüştür.

Foto: Vedat Ahmet özel arşiv


Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Cuma öğleden sonra

İslâm dini , eğitime çok büyük önem vermektedir. Çünkü potansiyel olarak güçlü bir şahsiyete sahip olan insanın şahsiyetini inşa etmesi, özünü koruması, değerlerle donatılarak toplumun değerli bir ferdi  olması eğitimle olur. İslâmiyet, eğitimi..

Eklenme 12.09.2025 14:00

1885 tarihli Bulgaristan Birleşmesi’ne üç bakış açısı

1878  yılının Temmuz ayında 10. Rus-Türk Savaşı’nın ardından yapılan Berlin Kongresi’nde Balkanlar’daki Bulgar nüfusunun yaşadığı topraklar, beşe bölündü . Kuzey Dobruca , Romanya’ya verilirken Niş Sancağı nı Sırbistan aldı. Tuna nehri ile Stara..

Eklenme 06.09.2025 05:35

Cuma öğleden sonra

Allah’ın, her şeyi bilen anlamındaki el-Alîm ve kendisinden habersiz hiçbir şey olmayan anlamına gelen el-Habîr isimlerinin tecellisi olarak yaratılan varlıkların en şereflisi olan insanın bilgi edinmeye ve paylaşmaya, haber alıp vermeye özel bir..

Eklenme 05.09.2025 14:00