Bir zamanlar bir tüccar varmış; öyle zengin, öyle zenginmiş ki, istese bütün caddeleri, sokakları gümüş paralarla kaplatabilirmiş. Cebinden bir kuruş çıkarsa, mutlaka iki kuruş kazanırmış karşılığında. Bu adam akıllı bir tüccarmış, ama herkes gibi o da ölmüş sonunda.Bütün mirası oğluna kalmış.
Tüccarın oğlu parayı har vurup harman savurmaya başlamış. Serveti kısa zamanda suyunu çekmiş; bir avuç bozuk para, bir çift eski terlik ve yırtık pırtık bir hırkadan başka hiçbir şeyi kalmamış. Derken, arkadaşları da birer birer uzaklaşmışlar çevresinden. Sadece iyi yürekli bir arkadaşı ona eski bir sandık yollamış ve “Pılı pırtını içine koyarsın!” demiş. İyi güzel de, bizimkinin sandığa koyacak hiçbir şeyi yokmuş ki! O yüzden kendisi girip oturmuş sandığın içine.
Ama bu sandık, bizim bildiğimiz sandıklardan değilmiş meğer! Kilidine dokunur dokunmaz, uçmaya başlıyormuş. Tüccarın oğlu kilide parmağı ile basınca sandık evin bacasından “Hop!” diye fırlayıp havalanmış ve bulutların arasında ilerlemeye başlamış…
Sevgili çocuklar, bulutların arasında uçarak tüccarın oğlu hangi ülkeye varmış sizce? Hikayenin devamını öğrenmek için masalımızı yandaki linkten dinleyebilirsiniz. Keyifli dakikalar diliyoruz!