İnsan, üstün ve güçlü bir varlıktır. Buna rağmen her zaman bir yerlere yaslanma, dayanma, sığınma ihtiyacı hissetmiştir, özellikle de zor ve sıkıntılı zamanlarında bu kaçınılmaz olmuştur. Çünkü insanın üstünlüğü hadd-i zatında değildir, yani kendiliğinden kaynaklanmamaktadır. O, gücünü; aklı ve kalbiyle bağlandığı, inandığı, teslim olduğu Yüceler Yücesi’nden almaktadır. Kendisinin âciz, güçsüz olduğunu kavrayan insan, gerçek gücün kaynağına ulaşırsa, güç kazanır, kuvvetli olur ve zorlukları aşar. Fakat sadece kendisine güvenen insan, acziyete ve güçsüz kalmaya mahrûmdur, zira etrafındaki bütün olup bitene karşı insanın gücü nedir ki?! Karanlıkta yürürken çıtırtıdan-ptırtıdan, sahrada gezerken kaplandan korkan, en ufak bir üzüntüyle kimyası bozulan insanın büyük sorunlara dayanma gücü nedir?!
O yüzden akıllı olan insan, çetin rüzgârların estiği, amansız bir şeytanın, apaçık bir düşmanın (adüvvün mübîn) kol gezdiği bir ortamda sağlam bir sığınağa yaslanmalıdır. Daha iyi bir sığınak var mıdır?
Kur’ân-ı Kerim, insanların öncüleri olan büyük peygamberlerin Allah’a sığınışlarını anlatmaktadır. Hazreti Âdem ile Hazreti Havvâ’nın cennette yaşadıkları maceradan sonra kendilerine gelip Rablerine yönelmeleri, Hazreti Nuh’un bilgisi olmadığı şeylerden Allah’a sığınması, Hazreti Yusuf’un şehvetin getireceği kötülüklerden Yaradana sığınması Hazreti İsa’nın iffet ve ismet nümunesi olan tertemiz annesi Hazreti Meryem, Cebrail aleyhisselâmı gördüğünde kendisi için korkarak Allah’a sığınması bizlere bu hususlarda örnek teşkil etmektedir.
Allah’a sığınmanın nebiler silsilesinin son halkası Hazreti Muhammed aleyhisselâmda zirve yaptığını görmekteyiz. Onun günü ve gecesi Allah’a sığınmakla geçmiştir, zira apaçık düşman İblis ve avanesinin cirit attığını bilir, kendisi koruma altında olmasına rağmen, her daim Allah’a sığınır, böylece ümmetine de örnek olmaktadır. Yani hiç boşluk bırakmamak gerektiğini öğretmektedir. Bu aslında sığınmaktan ziyade elest bezminde kurulan bağı koparmama gayretidir.
Hatta Peygamber Efendimiz, Allah’a sadece şeytandan sığınmaz. O, başına gelebilecek her türlü kötülükten sığınmaktadır. Nefis, şehvet, kibir, bilgisizlik, faydasız bilgi, kanaatsizlik, cimrilik, hastalık, yüksekten düşme, korku, felâket, borç, üzüntü, kabir azabı, cehennem ateşi, tembellik, ihtiyarlığın getireceği zorluklar Hazreti Muhammed’in kendilerinden Allah’a sığındığı şeylerin sadece bir kısmıdır. Bunlardan bile Peygamber Efendimizin insanın sığınak ihtiyacını nasıl açık ve geniş bir şekilde ortaya koyduğu anlaşılmaktadır.
Onun için ümmet-i Muhammed’in fertleri, Müslümanlar her fırsatta “Eûzübillâh” veya Türkçe'ye de geçen “Maâzallah!” ifadelerini kalpten söyleyerek hakikî penâh ve sığınağa yaslanmaldır.
Kur’ân-ı Kerim’de kendisinden söz edilen ve hatta ismini taşıyan bir sure bulunan önemli ve gizemli bir şahsiyet vardır. Lokman adını taşıyan ve hakkında neredeyse bilgi bulunmayan bu şahsiyet, Kur’ân-ı Kerim’in 31. suresi olan 34 ayetlik Lokman..
Toplumun temel yapısını oluşturan aile, toplumun düzgün bir şekilde inşası, kötülüklerden uzak ve iyiliğin hakim olduğu bir toplum oluşması, dolayısıyla insanlığın da bu çerçevede gelişmesi açısından son derece önemlidir. Bu açıdan İslâm da aileye büyük..
Bugün 18 Temmuz'da, Bulgaristan genelinde Vasil Levski'nin doğumunun 188. y ılı farklı etkinliklerle kutlanıyor. Kutlamaların merkezi Özgürlük Havarisi’nin doğuduğu şehir Karlovo olurken bu akşam “Vasil Levski” Meydanında..