Bir mübarek Ramazan ayı yine kapımızı çalıyor. 24 Nisan hem mübarek Cuma günü hem de onbir ayın sultanı Ramazan-ı şerifin ilk günü... Uzak yoldan gelen misafirimiz bizlere bereket, huzur, sağlık ve hoşluk getiriyor. Özellikle Allah’ın zerre kadar ufak bir mahlûku olan virüsün feleğimizi şaşırttığı bir dönemde Ramazan ayının bizler için bir sığınak olacağını düşünüyorum.
Ramazan ayı bizleri Kur’ân-ı Kerim ile yakınlaştıracak ve Rabbimizle bağımızı güçlendirecek. Kur’ân okudukça Allah’ın nimetlerini fark edeceğiz, Ona şükredeceğiz. Zorlukları aşma yollarını bizlere canlı örnekler sunan Kur’ân sahnelerinde izleyeceğiz. İçinde bulunduğumuz sorunların çıkış yollarını, onların içerisinde boğulup kalmama yollarını Kur’ân’ın anlattığı önceki toplulukların yaşadıklarından öğreneceğiz.
Ramazan ayında oruç ibadeti var malûmunuz. Oruç, sadece Müslümanlara değil, önceki milletlere de bir arınma vesilesi olarak farz kılınmıştır. Meselâ, Hazreti Musa’nın Tur Dağına çıkmazdan önce kırk günlük orucunu hatırlayalım. Yine Musevilerin Yom Kipur münasebetiyle tuttukları “keffaret orucu” ve belirli aylardaki belirli günlerde tuttukları oruçlar vardır. Hristiyanlar Paskalye öncesinde öncesinde tuttukları oruçları vardır. Uzakdoğu dinlerinin de farklı günlerde tuttukları oruçları vardır. Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’in el-Bakara suresinin 183. ayetinde bu hususa açıkça işaret etmiştir: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınıp takvalı olasınız diye size de oruç farz kılındı.”
Sağ hoş olan her Müslümanın yılda bir ay sabahın erken saatlerinden günün battığı akşam vaktine kadar oruç tutması farzdır. Bu, Allah rızası için niyetlenerek yeme ve içme gibi normal alışkanlıklarımızı, cinsel arzularımızı tatmin etmeyi bir müddet terk etmek, belki de daha doğrusu kısıtlamak demektir. Aslında oruç, imsak ile iftar arasında vücudumuzu dinlendirerek ruhumuzu beslemek ve şenlendirmek anlamına gelir. Vücudumuz aç kalınca bizi kötülüğe sevk eden nefsimizin beli bükülür, gücü azalır, bize etkisi zayıflar. Böylece bize mutluluk ve huzur kapılarını aralayacak olan ruhumuzu ön plana çıkarmış oluruz. Aklımız fikrimiz de yemek, içecek ve bunların doğuracağı dünyalık duygu, düşünce ve tasalardan uzak kalır.
Bundan başka oruç tutmak bedenimizi de dinlendirir. Gece gündüz yediklerimizi öğütmekle uğraşan midemiz, onları faydalı enerjiye dönüştürmeye çalışan karaciğerimiz, vücudumuzu atıklardan temizleyen bağırsaklarımız ve bütün bunların çalışması için gerekli gücü pompalayan kalbimiz ile operasyon merkezi beynimiz biraz istirahat eder. Bu durum onların yıpranmasını azaltır, yenilenmelerini sağlar ve ömürlerini uzatır. O yüzden Peygamber Efendimiz “Oruç tutun, sağlıklı olun!” buyurur. Oruç, daha düzenli beslenmemizi ve böylece bağışıklık sistemimizi güçlendirmemizi de sağlar. Bu ise dışarıdan gelecek virüslere karşı daha etkili bir mücadele imkânı verir.
Velhâsıl, hem ruhumuzu hem bedenimizi, hatta bir de toplumumuzu güçlü ve sağlıklı hâle getirmek için Ramazan ayının bereketi geliyor...
Bu bereket yönelip yönelmemek bizim elimizde...
Kalın sağlıcakla...
Atalarımız, “bilmemek ayıp değil, sormamak ayıp” diyerek önemli bir hakikati dile getirmişler. Zira herkes her şeyi bilmek zorunda olmadığı gibi, bilemez de. Ama sorarak belirli şeyler öğrenilebilir ve bilgi sahibi olunabilir. Yeter ki, insan doğru soruları..
Primorsko, Bulgaristan’ın Karadeniz kıyısında en sevilen ve en çok ziyaret edilen tatil beldelerinden biridir. Buradaki koylar yazın başından sonbaharın sonlarına kadar güneşlenmek için idealdir. Plajlarındaki ince kum ve denizin sığ olmasından dolayı..
Şirin dilimiz Türkçedeki bir yere birlikte yerleşmek ve birlikte yaşamak anlamlarına gelen konmak ve konuşmak kelimelerinden türeyen komşu kelimesi, çok önemli bir sosyal yapıyı ifade eden komşuluk kelimesinin de temelinde yatmaktadır. Arapçada bu keilmenin..
105 yıl önce 27 Kasım 1919 tarihinde Paris kenarlarında yer alan Neuilly-sur-Seine’de Bulgaristan’ın I. Dünya savaşına (1914-1918) katılımına son..