Koca Balkan Dağlarının orta kısımlarında Bulgar Milli Uyanış döneminin atmosferini koruyan Elena kasabası, yalnızca eko ve kültürel turizm olanakları ile değil aynı zamanda yöresel mutfağı ile de ziyaretçileri çekmektedir. Yerleşim merkezi, kaldırım sokakların petrol fenerleriyle aydınlandığı geçmişe yolculuk imkanı sunarak mimarisi, mabetleri ve müzeleriyle asırlık tarihini anlatıyor.

Elena’nın Bulgaristan’ın Osmanlı egemenliği altına girmeden önce kurulduğu düşünülmektedir. Uyanış döneminde şehir önemli eğitim, ticari ve zanaat merkezlerinden birine dönüşüyor, şehir halkının ise tüm önemli tarihi olayların içinde yer aldığı bilinmektedir. O dönemde Elena şehri, üç kilisesi nedeniyle “Bulgar Beytüllahim’i”(Bethlehem) olarak adlandırılır. Devrimci Vasil Levski, kilise- milli mücadelesinin önderi İlarion Makariopolski, “Slav – Bulgar Tarihi”(İstoria Slavyanobılgarska) eserinin kopyasını yapan Doyno Gramatik gibi ünlü Bulgarların hayatı ile ilgili birçok hikaye şehrin hikayesi ile iç içedir.

Şehrin kuruluşu ile ilgili efsanelerden biri iki aşığın trajik öyküsünü anlatmaktadır. Kıpinovo köyündenElena adlı genç kızın ve Tvırditsa’dan Samuil adlı gencin daha sonra Elena şehrinin kurulduğu yerde yaptıkları düğünü haydutlar basıyor. Gelin Konak köprüsünde, damat ise daha sonra adını alan Samuilets mevkinde öldürülüyor. Kızın acılı ailesi bu bölgeye yerleşiyor ve bugün Elena adını taşıyan yerleşim merkezini kuruyor.

Cennet köşesi Elena kasabası ile ilgili daha fazlasını Veneta Nikolova’nın “Elena Balkanının turistik hazineleri” yorumundan öğrenebilirsiniz.