Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla 2011 yılından beri 1-7 Şubat tarihleri arasında kutlanmakta olan Dinler Arası Harmoni Haftası, dünyada barış ve huzur içerisinde birlikte yaşamayı hedeflemektedir. Farklı dinlere bağlı olan insanların inanç farklılıklarına rağmen hoşgörü içerisinde birlikte yaşaması aslında nihai manada dinlerin de arzuladığı bir husustur. Buna vurgu yapmak, vaaz ve dini programlarda bu hususa dikkat çekerek insanları diğerine karşı saygı bilincini hâkim kılmak anlayışına dayanan bu hafta koyu taassubu kırma derdindedir.
Bu hususta İslâm'ın kendine mahsus bir yaklaşımı vardır ve bunun temelleri Kur'ân'ın "Onlarlarla hikmet ve güzel öğüt ile mücadele et!" ayetinin felsefesine dayanmaktadır. Bu anlayış, et kemiğe bürünmüş bir şekilde Hazreti Muhammed'in söz ve davranışlarıyla uygulanarak hayalî bir şey olmadığı ortaya konmuştur.
Her bir din kendini tek doğru din olarak görmesine rağmen nasıl birlikte var olurlar, dinlerin mensupları birlikte nasıl yaşarlar ve yaşamak zorundadırlar bu konu İslâm perspektifinden ele alınacaktır.
İslâm dini yeryüzüne çöken karanlığı yarıp insanlığa muhtaç olduğu aydınlığı göndermediği dönemde dünyaya gelerek melekleri ve insanları sevindiren nurlu yetim Hazreti Muhammed (s.a.s.), önce babadan, sonra da anadan yetim kalınca dedesinin himayesinde..
İslâm dini, her insanı belirli hak ve sorumluluklar taşıyan bir şahsiyet olarak kabul eder. Her şeyin sahibi olan ve Mâlikü’l-mülk ismini taşıyan bütün mülkün mutlak sahibi Cenâb-ı Allah, mahlûktın en şereflisi olarak yarattığı insana mülkü üzerinde..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
İslâm dini yeryüzüne çöken karanlığı yarıp insanlığa muhtaç olduğu aydınlığı göndermediği dönemde dünyaya gelerek melekleri ve insanları sevindiren nurlu..