Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla 2011 yılından beri 1-7 Şubat tarihleri arasında kutlanmakta olan Dinler Arası Harmoni Haftası, dünyada barış ve huzur içerisinde birlikte yaşamayı hedeflemektedir. Farklı dinlere bağlı olan insanların inanç farklılıklarına rağmen hoşgörü içerisinde birlikte yaşaması aslında nihai manada dinlerin de arzuladığı bir husustur. Buna vurgu yapmak, vaaz ve dini programlarda bu hususa dikkat çekerek insanları diğerine karşı saygı bilincini hâkim kılmak anlayışına dayanan bu hafta koyu taassubu kırma derdindedir.
Bu hususta İslâm'ın kendine mahsus bir yaklaşımı vardır ve bunun temelleri Kur'ân'ın "Onlarlarla hikmet ve güzel öğüt ile mücadele et!" ayetinin felsefesine dayanmaktadır. Bu anlayış, et kemiğe bürünmüş bir şekilde Hazreti Muhammed'in söz ve davranışlarıyla uygulanarak hayalî bir şey olmadığı ortaya konmuştur.
Her bir din kendini tek doğru din olarak görmesine rağmen nasıl birlikte var olurlar, dinlerin mensupları birlikte nasıl yaşarlar ve yaşamak zorundadırlar bu konu İslâm perspektifinden ele alınacaktır.
İslâm dini, insana faydalı olan birçok şey gibi, ateşi de nimet olarak ele almaktadır. Çünkü ateş sayesinde insan ısınmaktadır, yemeğini pişirmektedir ve karanlıktan aydınlığa kavuşmaktadır. Böyle önemli bir nimet olan ateşi Kur’ân-ı Kerim..
Kur’ân-ı Kerim’de kendisinden söz edilen ve hatta ismini taşıyan bir sure bulunan önemli ve gizemli bir şahsiyet vardır. Lokman adını taşıyan ve hakkında neredeyse bilgi bulunmayan bu şahsiyet, Kur’ân-ı Kerim’in 31. suresi olan 34 ayetlik Lokman..
Toplumun temel yapısını oluşturan aile, toplumun düzgün bir şekilde inşası, kötülüklerden uzak ve iyiliğin hakim olduğu bir toplum oluşması, dolayısıyla insanlığın da bu çerçevede gelişmesi açısından son derece önemlidir. Bu açıdan İslâm da aileye büyük..