Yeni sinema filmi, şair ve gazeteci Hristo Botev’in devrimcilik hareketini anlatıyor ve az bilinen gerçekler sayesinde kahraman başarısını hatırlatmayı amaçlıyor. 3 Mart’ta ilk gösterimi gerçekleşecek filmin yönetmeni ise Maksim Gençev.
“Botev” filmi, 1876 yılı olaylarını anlatıyor.
Bulgarlar, beş asırlık Osmanlı hakimiyetinin ardından kader belirleyici bir karar ile yüz yüze kaldılar – “svoboda ili smırt”-“özgürlük ya da ölüm”.
Birkaç genç devrimci Romanya topraklarında bir araya gelerek yurt dışındaki Bulgarlar ve iç komiteler tarafından organize edilecek ayaklanma aracılığı ile Bulgaristan’ın özgürlüğünü kazanma konusunda plan hazırlıyorlar. Şair, gazeteci ve öğretmen olan Hristo Botev, kalemi elinden bırakarak 200 cesur adamı bir araya topluyor ve ayaklanan kardeşlerine destek için yola çıkıyor. Normal yolcu kılığına giren devrimciler, Avusturya-Macaristan imparatorluğuna ait “Radetski” gemisine biniyor, gemiyi kaçırıyor ve gemi kaptanına Tuna nehrinin Kozloduy kıyısına demir atmasını emrediyorlar.
“Bizler bu filmde Bulgaristan’ın ilk roman yazarı Zahari Stoyanov’un Hristo Botev’in biografisini yazma denemesine tamamen uygun bir şekilde haret ettik. Botev, yazar Zahari Stoyanov’un çok iyi bir şekilde tasvir ettiği inceliğe sahip bir şair ve gazeteciymiş.”
Devrimci Hristo Botev rolüne ise genç oyuncu Deyan Jekov giriyor. Burgaslı genç oyuncunun büyüdüğü sokağın Botev çetesinin ilk çatışmasının gerçekleştiği Milin kamık isimli yerin adını taşıması da hoş bir tesadüf.
“Deyan benzersizdir, onu zor “zapt ediyordum”. Tamamen role giriyor, o sebeple de ruhunda nasıl hissettiyse oyle oynamasına izin verdim. O Hristo Botev’i içinde taşıyor.”Oyuncu Deyan Jekov, Hristo Botev gibi insanlar hakkında konuşulmasında yarar olduğu için bu rolü kabul ettiğini paylaştı.
Jekov, Botev hakkında “Cesur, özgür ve kahırlı insan, ancak kendinden çok daha büyük bir şeye inanan ve bu inancı adına hayatını feda etmeye hazır bir kişi” tanımını kullandı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Rol teklifi, filmin yönetmeninin arkadaşlarımın sahnelediği “Solunskite sızaklyatnisi” oyununu izlemesi ve beğenmesinin ardından geldi. Bu konunun “Botev” konusu ile çok ortak noktası olduğundan, yönetmen arkadaşlarıma sadece Botev’e benzeyen değil, onun kişiliğine karşı ilgi besleyen birini tanıyıp tanımadıklarını sormuş.
Çok zaman geçmeden yönetmen Maksim Gençev ile görüştüm, iki kasting yaptık ve bana gördüğü oyundan çok memnun olduğunu söyledi. Ben de kendisine Botev’in en sevdiğim şair olduğunu ve onu çok sevdiğimi, çocukluğumdan beri eserlerini okuduğumu anlattım. Ancak sorumluluğun çok büyük olduğundan, rol hakkında biraz düşünmem gerektiğini de söyledim.
Sonunda elimden herşeyi yaptım ve Botev’in bütünüyle anlatılması mümkün olmayan bir kişilik olmasına rağmen az da olsa başarmış olmayı umuyorum.”
“Botev” filminin çekimleri, ülke içinde ve ülke dışından birçok vatansever Bulgaristan vatandaşının bağışları ve Bulgaristan Ulusal Televizyonu BNT’nin katkılarıyla gerçekleşti. Burdaki fikir, “İnsanlardan insanlara” olması diye ekledi sözlerine Deyan Jekov.
“Radetski” gemisinin kaçırılması, Botev çetesinin Bulgar kıyısına inmesi, Okolçitsa tepesinde Botev’in vurularak ölmesi sahnelerinde vatanseverler kuluplerinden birçok gönüllü çeteci kıyafetleri ve silahlar ile katıldı ve sahne aldı.
Sinemalarda ilk gösterimlerin ardından, “Botev” filmi okullarda da tanıtılık gösterilecek.
Kaynak: BNR Burgas, BNR Stara Zagora
Bulgaristan Radyosu’na uyarlayan: Diana Tsankova
Çeviri: Özlem Tefikova
Foto: FB/BOTEV-film20 Eylül saat 11 civarında, Prof. Dr. Lyudmil Vagalinski’nin ekibinden arkeologlar, Antik kent Heraclea Sintica’nın büyük kanalizasyon kanalında ikinci heykel keşfettiler . BGNES’in Archaeologia Bulgarica sitesine dayandırdığı..
Bulgar uzun metrajlı filmlerin yarıştığı 42. “ Altın Gül ” Film Festivali bu akşam Varna’da başlayacak. Festival programında, 15 uzun metrajlı film, 20 kısa film ve 5 dizi yarışacak . “Altın Gül” Film Festivali açılışı 19 Eylül..
Orhan Kemal’in doğumunun 110. yılında onu BNR “Altın arşivinden” bir eserinin radio piyesiyle anacağız. 1968 yılında Sofya Radyosu’nun stüdyolarında yazılan eser, bugün de muhafaza ediliyor ve adeta yayınlarımızın tarihçesine de ışık tutuyor...