Bulgaristan’nın en yaşlı iğne yapraklı ağacı, özel “cerrahi” müdahalenin ardından dünyanın dört bir yanından gelen turistleri yeniden gölgesi altında topluyor.
Baykuşeva çam ağacı(Baykuşeva mura) Bansko kayak merkezi yakınlarında, Pirin dağında bulunuyorve yaşının 1300’ün üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Ağacın devasa bir dalının kırılması, turist akışının kısıtlanmasına yol açtı, kısa bir zaman önce de deneyimli ağaç uzmanları meşakkatli bir operasyonla kırık dalıortadan kaldırdılar.
Sofya Ormancılık Fakültesi’nde öğretim görevlisi Doç. Dr. Momçil Panayotov “Bu tür çalışmalar eğitilmiş uzmanlar tarafından yapılmalıdır” dedi. Dendrolog, meslektaşlarının çalışmalarını mücevher tasarımcısının işine benzetti.
“Baykuşeva çam ağacı hem Bulgaristan, hem Avrupa’nın en eski ağaçlarından biridir. Olağanüstü bir milli hazine. Ormancılık Üniversitesi Müzesi’nde de var olan 1914tarihli bir fotoğrafa baktığınızda, şu an olmayan dalları görürsünüz. Bu dallar, zamanla kırılmıştır ya da kesilmiştir. Yaşlı ağaçlar çok yavaş büyürler. Normalde kabuğunun yüksek kısmında fidan çıkabilir, ancak çok yavaş büyür. Yüzlerce yıl büyüyen dalların kısa sürede yenileriyle değiştirilmesi mümkün değildir.”
Pirin’de “Bınderitsa” mevkiindeki asırlık karaçam ağacı, ilk defa 1897 yılında ormancı Konstantin Baykuşev tarafından keşfedildi ve tanımlandı. Daha sonra ağaca onun adı verildi- Baykuşeva mura. Şans ve nesnel koşulların zamanla ağacı koruduğunu belirten Doç. Dr. Momçil Panayotov, BNR’ye verdiği demeçte şunları belirti
“Çamın, yakınında izleri bulunan yangınladan etkilenmemesi büyük bir şans. Filizlendiği yer, düşen kaya parçalarından onu koruyan kayaların olup olmaması, yine onu koruyan başka ağaçların varlığı gibi etkenler zamana karşı direnmesinde önem taşıyor.”
Buna benzer durumlarda “uzun ömürlülük paradoksu” gözlemlendiğini de dilen getiren dendroloj devamla: “En yaşlı ağaçlar, genelde daha zor koşullarda yetişir. Mükemmel koşullarda ağaç oldukça hızlı gelişiyor, ancak hızlı bir şekilde de ölür. Yaşlı ağaç aradığımda, kayalık alanlarda, ağacın zor yetiştiği ancak onu daha dirençli kılan yerlerde arıyorum.” diye belirtiyor.
Şu anda Baykuşeva çam ağacı inceleniyor. Ağaç uzmanları ağacın gövde yüksekliği boyunca farklı yerlerinde modern teçhizat ile çekimler yaptı. Veriler, gövdede oyuk sayısını ve çürüme belirtileri olup olmadğını netleştirimek için incelenecek.
“Senede binlerce kişi tarafından ziyaret edilen bir ağaç olması açısından, durumu hakkında mümkün olduğunca daha fazla şeyin bilinmesi iyidir. Park idaresi, erişimi kontrol etmek için çok iyi önlemler alıyor. Korkulukları olan bir merdiven var ve geçmişte olduğu gibi insanların ağacın köklerine basması önleniyor. Doğal süreçlerin, ağacın orada uzun yıllar kalmasını müsade edecek şekilde gelişmesini umuyoruz.”
Momçil Panayotov için Pirin’in çam ormanları en sevdiğidir:“Beyaz ve kara olmak üzere iki çeşit çam ağacı var. Dünya çapında benzersizler. Bu tür ormanlardan çok az Arnavutluk, Yunanistan ve Karadağ’da var. Bu ormanları seviyorum, ancak Stara planina(Koca Balkan)’daki kayın ormanlarını ve Rila ve Rodoplar’daki bazı ladin ormanlarını da seviyorum. Güneybatı Bulgaristan’da, tamamen farklı tür ormanların olduğu Kamçiya ve Ropotamo’ya da özel duygular besliyorum. İnsanların, doğanın ne kadar devasa çeşit zenginliğine sahip olduğunu görebilmeleri için bu yerleri ziyaret etme fırsatının olması gerçekten güzeldir.” diye belirtiyor uzman.
Doç. Dr. Panayotov, dünyada insan eli değmemiş ormanların neredeyse olmadığını, Bulgaristan’ın, Avrupa’nın en iyi korunmuş ormanları olan ülkeler arasında olduğunu söylüyor ve devamla:
“Bunu kesin olarak söyleyebilirim, çünkü bu ormanların çoğunda çalışıyorum ve uluslararası ekiplerle bilgileri kıyaslıyoruz. Stara Planina’daki kayın ormanları, Avrupa’da türün en eskileridir. Bu ormanlar turizm için kullanılabilir mi?
"Evet, çoğu doğal sit alanımızda, ziyaretçilerin ormanların güzelliklerinin tadına varabileceği turistik güzergahlarımız var. Bu imkanlar gittikçe daha fazla turist çekiyor. Yerel halk turizme bel bağlıyor ve ormana değer vermek için onun faydasını da görmesi gerekiyor."
Röportaj: Krasimir Martinov
Çeviri: Ergül Bayraktar
Nikopol (bir zamanlar Niğbolu) kentini “Asırların şehri” olarak adlandırıyorlar. Roma İmperatoru Marc Avrelius döneminde 169. yılında, yani 2. yüzyılda ortaya çıkan kent, 629 yılında Bizans İmperatoru Nikifor 3. Foka tarafından ele geçiriliyor...
Doğu Rodoplar’ın büklümlerinde saklı olan Pçelarovo köyünde anlatılan rivayete göre eskiden bölgede bulunan asırlık meşe ormanları ve ceviz ağaçlarının kovuklarında yaban arıları kendilerine yuva yaparmış. Köyün adından da anlaşılacağı üzere..
“Kabak diyarı” olarak bilinen Sevlievo’da Sonbahar Panayırı kapsamında düzenlenen Kabak Festivali, “Renkli Kabak Düşleri” adı verilen eğlenceli atölye ile başladı. Belediye Başkanlığı tarafından gelenek üzerine her yıl düzenlenen şenlikler,..
Yantra nehri Koca Balkan’da deniz seviyesinden 1220 mt yükseklikte doğar ve Gabrovo ile Veliko Tırnovo şehirlerinden geçerek, pitoresk vadiler ve..