İslâm bilgi anlayışına göre, insanın bilgi elde etme yolları bellidir. Bunların başında nakil veya nas olarak ifade edilen Kur’ân ve Hazreti Muhammed’in sünneti gelir. Allah’ın insana bahşetmiş olduğu akıl da bilgi elde etme yolunda, hatta nakli de anlama hususunda son derece önemli bir yere sahiptir.
Sezgi olarak ifade ettiğimiz bilgi edinme yoluna bazı alimler ilham demiş, bazıları keşif olarak ad vermiş, bazıları ise feraset olarak ifade etmiştir. Her birinin ayrı delilleri ve yaklaşımları vardır. Bu konu İslâm ekolleri arasında tartışılıp değerlendirilmiştir.
Feraset konusun Kur’ân’daki Hicr suresinin 15. ayetinde geçen mütevessim kelimesine dayandırılmaktadır. Ama ondan da öte konunun temelinde “Mümin kişinin ferasetinden sakının, çünkü inanmış kimse Allah’ın nuruyla bakar ve görür” anlamındaki hadis vardır.
İslâm dini, insana faydalı olan birçok şey gibi, ateşi de nimet olarak ele almaktadır. Çünkü ateş sayesinde insan ısınmaktadır, yemeğini pişirmektedir ve karanlıktan aydınlığa kavuşmaktadır. Böyle önemli bir nimet olan ateşi Kur’ân-ı Kerim..
Kur’ân-ı Kerim’de kendisinden söz edilen ve hatta ismini taşıyan bir sure bulunan önemli ve gizemli bir şahsiyet vardır. Lokman adını taşıyan ve hakkında neredeyse bilgi bulunmayan bu şahsiyet, Kur’ân-ı Kerim’in 31. suresi olan 34 ayetlik Lokman..
Toplumun temel yapısını oluşturan aile, toplumun düzgün bir şekilde inşası, kötülüklerden uzak ve iyiliğin hakim olduğu bir toplum oluşması, dolayısıyla insanlığın da bu çerçevede gelişmesi açısından son derece önemlidir. Bu açıdan İslâm da aileye büyük..
İslâm dini yeryüzüne çöken karanlığı yarıp insanlığa muhtaç olduğu aydınlığı göndermediği dönemde dünyaya gelerek melekleri ve insanları sevindiren nurlu..