Ramazan-ı şerif, Müslümanlar yoğun bir manevî iklimde hayatlarını sürdürdükleri zaman dilimidir. Ramazan ayı Müslümanların kalplerine, evlerine ve yaşadıkları topluma yeni bir düzen getirmektedir.
Çünkü her bilinçli Müslüman, bu zaman zarfında elinden geldiğince daha ahlâklı, daha ibadetli, daha yardımsever olma gayreti içerisindedir ki, bu takdire şayan bir davranıştır. Ancak daha da önemlisi Müslümanın bu özelliklerini Ramazan sonrasında, Ramazan dışındaki onbir ayda da koruması ve geliştirmesidir.
Bu doğrultuda İslâm dini, insanlara ölüm gelinceye kadar kulluk etme vazifesini yüklemiştir. Ahlâklı olmak, dini vecibeleri yerine getirmek, inancı güçlendirmek, insanın yaşadığı her gün ile ilgili bir sorumluluktur.
Bu sorumluluk nasıl yerine getirilir? Bu konuda neler yapılabilir, nelere dikkat edilmelidir sorularının cevabını özellikle Razaman ayı sonunda kutlanan bayramdan sonra mutlaka aramalı ve bu yönde çaba sarf edilmelidir.
İslâm dini, insana faydalı olan birçok şey gibi, ateşi de nimet olarak ele almaktadır. Çünkü ateş sayesinde insan ısınmaktadır, yemeğini pişirmektedir ve karanlıktan aydınlığa kavuşmaktadır. Böyle önemli bir nimet olan ateşi Kur’ân-ı Kerim..
Kur’ân-ı Kerim’de kendisinden söz edilen ve hatta ismini taşıyan bir sure bulunan önemli ve gizemli bir şahsiyet vardır. Lokman adını taşıyan ve hakkında neredeyse bilgi bulunmayan bu şahsiyet, Kur’ân-ı Kerim’in 31. suresi olan 34 ayetlik Lokman..
Toplumun temel yapısını oluşturan aile, toplumun düzgün bir şekilde inşası, kötülüklerden uzak ve iyiliğin hakim olduğu bir toplum oluşması, dolayısıyla insanlığın da bu çerçevede gelişmesi açısından son derece önemlidir. Bu açıdan İslâm da aileye büyük..
İslâm dini yeryüzüne çöken karanlığı yarıp insanlığa muhtaç olduğu aydınlığı göndermediği dönemde dünyaya gelerek melekleri ve insanları sevindiren nurlu..