“Yine bayram geldi ye... Kurbanlar kesildi ye...” diyor bir Tuna boyu türküsü... Elhamdülillah, Kurban Bayramı yaklaştı, hazırlıklarımızı yapıyoruz... Şüphesiz, Kurban sadece bir hayvan değil; kurban sadece bir çorba adı değil, kurban sadece bir bayram adı da değil... Nedir öyleyse?
Kurban, bize ilk insan Hazreti Âdem’i, onun oğulları Hâbil ve Kâbil’i, yeryüzündeki ilk isyanı, Allah’a karşı gelmeyi ve sonuçlarını hatırlatır... İnananlara Hz. İbrahim’in inancını, Hz. İsmail’in teslimiyetini öğretir. Kurban, bize adanılacaksa, sadece Allah’a adanmayı, kurban olunacaksa, sadece Hak davasına kurban olmayı öğütler. Hz. Muhammed’in ümmetinden olma, tevhid inancını iliklerimize kadar yaşama inancını hissettirir ve öyle bir kıvama getirir ki, önce “Bismillâh” çektirir, sonra da “Allahü Ekber” dedirtir. Kurban, bize Kevser şarabından/şerbetinden içmenin yolunu, şükrün candan ve maldan olacağını talim eder ve tatbik ettirir. Bunun da kurban kesmekten, nefsimizin arzularını ulvî nimetlere feda etmekten geçtiğini bizlere Kur’ân-ı Azimüşân “Fesalli li-Rabbike venhar” emriyle telkin etmektedir. Bu yüzden amelde yolumuz, Hanefî mezhebimiz Kurban Bayramına erişen hâl ve imkân sahiplerinin sahip olduklarının en güzelini kurban etmelerini vacip kabul etmiştir.
Kurban Bayramında kurbanlar keseriz ki, hanelerden başka kurbanlar çıkmasın...
Bayramda koçlar kurban ederiz ki, evlâtlarımız başkalarını nâ-hak yere kurban etmesin...
Bayramda malımızdan kurbanlar veririz ki, şeytan bizleri malımızın tuzağına çekip kurban etmesin...
Bayramda kınalı kurbanlar keseriz ki, Allah’tan başkasına -evliya, hatta peygamber de olsa- kurbanlar kesilmeyeceği bilinsin...
Unutmamalıyız ki, kesmiş olduğumuz kurbanların “ne etleri, ne kanları hiçbir zaman Allah’a yükselip ulaşmaz. Fakat sizden ona yalnız takva ulaşır.” (el-Hac, 22/37)
Takva, bizi yoktan var edeni tanımaktır... Bizi bir damla sudan yaratıp kemiğe ve ete büründüren, akıl ve kalbimizi bahşederek ruhumuzu üfürmek suretiyle insan yapanı sevmek ve içimizde bir ürpertiyle saymaktır... Takva, Rabbimize karşı sorumlu davranmak, bunun gereği olarak da kendimize, ailemize, akrabalarımıza, konu komşumuza, dindaşlarımıza, vatandaşlarımıza ve insanlığa karşı sorumlu hareket etmektir.
Maneviyat dolu bir mevsimin son demlerini yaşıyor, son güzelliklerini temaşa ediyor, son nefeslerini teneffüs ediyoruz. Tutulan oruçlarla biraz olsun nefsimizin bizi bağladığı zinciri söktük, kılınan teravihlerle bellerimizi yüce huzurda büktük, yaptığımız..
Beşaret(Müjde, iyi haber) bayramı, Tanrı’nın insanın ruhunu karanlığın ebedi azabından kurtarma vaadini yerine getirildiği gündür. Sofya’da “Kutsal Haçın Yüceltilmesi” kilisesinde görevli rahip Bojidar Marinov’un sözlerine göre Beşaret bayramı, Tanrı’nın..
Ramazan ayı, hayır yapma ayıdır. Bu hayırlar arasında malî/maddî özellikteki hayırlar da önemli yer tutar. Oruç tutamayan ve kazasını yapamayacak mazereti bulunanların fidye verme zorunluluğu ve Ramazan ayına mahsus ibadetlerden birinin fitre sadakası..
Bulgar Orotdoks Kilisesi Patriği Daniil ve Sen Sinod üyeleri, tüm inananlara Paskalya mesajı iletti. Paskalya mesajında “..
20 Nisan’da tüm Hıristiyanlar İsa’nın Dirilişini kutlar. Çatışmaların ve ayrışmaların yaşandığı dünyamızda Katolikler, Ortodokslar, Ermeniler ve..
Kutsal Cumartesi günü düzenlenen ayinler daha Cuma akşamı İsa Mesih için ağıt ilahilerin söylenmesiyle başlar. Kilise, İsa Mesih’in cenazesini ve kurban..