Ramazan-ı şerif, Müslümanlar yoğun bir manevî iklimde hayatlarını sürdürdükleri zaman dilimidir. Ramazan ayı Müslümanların kalplerine, evlerine ve yaşadıkları topluma yeni bir düzen getirmektedir.
Çünkü her bilinçli Müslüman, bu zaman zarfında elinden geldiğince daha ahlâklı, daha ibadetli, daha yardımsever olma gayreti içerisindedir ki, bu takdire şayan bir davranıştır. Ancak daha da önemlisi Müslümanın bu özelliklerini Ramazan sonrasında, Ramazan dışındaki onbir ayda da koruması ve geliştirmesidir.
Bu doğrultuda İslâm dini, insanlara ölüm gelinceye kadar kulluk etme vazifesini yüklemiştir. Ahlâklı olmak, dini vecibeleri yerine getirmek, inancı güçlendirmek, insanın yaşadığı her gün ile ilgili bir sorumluluktur.
Bu sorumluluk nasıl yerine getirilir? Bu konuda neler yapılabilir, nelere dikkat edilmelidir sorularının cevabını özellikle Razaman ayı sonunda kutlanan bayramdan sonra mutlaka aramalı ve bu yönde çaba sarf edilmelidir.
İslâm dini yeryüzüne çöken karanlığı yarıp insanlığa muhtaç olduğu aydınlığı göndermediği dönemde dünyaya gelerek melekleri ve insanları sevindiren nurlu yetim Hazreti Muhammed (s.a.s.), önce babadan, sonra da anadan yetim kalınca dedesinin himayesinde..
İslâm dini, her insanı belirli hak ve sorumluluklar taşıyan bir şahsiyet olarak kabul eder. Her şeyin sahibi olan ve Mâlikü’l-mülk ismini taşıyan bütün mülkün mutlak sahibi Cenâb-ı Allah, mahlûktın en şereflisi olarak yarattığı insana mülkü üzerinde..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
İslâm dini yeryüzüne çöken karanlığı yarıp insanlığa muhtaç olduğu aydınlığı göndermediği dönemde dünyaya gelerek melekleri ve insanları sevindiren nurlu..