Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal “Sessiz Gemi”nin mısralarında ne derin bir mâna yüklü sessizlikle anlatıyor: Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli, Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden. Hiç şüphesiz, dönen de olmayacak seferinden ve bu memnun olup olmamasından değil, bu seferin ebedî yurdumuza, dönüş yerimize gidişimizdendir. Ancak “sevilmiş ve sevilenler” bilirler ki, sevenleri ve sevdikleri ile buluşma vakitleri yakındır, belki de kavuşmuşlardır bile…
Müslüman olaya böyle bakar ve o buluşma anına hazırlık yapar. Bu yüzden Müslümanlar, bu dünyadan sessizce ayrılan sevdiklerini, kardeşlerini ve genel anlamda insanı saygıyla uğurlar, iyilikle şehadet ederler. Bunun en zarif ifadesini cenazenin teşyi ve tedfini, bedeninin hazırlanması ve geldiği toprağa teslimi sırasında görebilmekteyiz.
Ve bununla ilgili olarak Cenab-ı Yaradan her Müslümana sorumluluklar yüklemiş, cenaze işlemlerine katılmayı farz-ı kifaye olarak hükme bağlamıştır. Müslüman olan Müslüman da bu sorumluluğunu yerine getirme azminde olur.
Zira şu da bir hakikattir:
Ecel gelirse cihana
Baş ağrısı bir bahane
Mezartaşıma yazsınlar
Bugün bana yarın sana...
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesizniz.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..